Ben bilmezken Sen öğrettin, ben görmezken Sen göster- din, ben yok idim Sen var ettin. Akıl verdin, gönül verdin, can verdin, isim ve cisim verdin. Şimdi Seni bilmemek hak mıdır bana? Senden söylememek dilime layık mıdır? Her uzvumun bir zekatı vardır. Dilimin zekatıdır Seni söylemek, ayaklarımın zekatıdır Sana yürümek, gözlerimin zekatıdır her var olanda Seni görmek; gönlümün zekatıdır Seni sevmek, aklımın zekatıdır Seni bilmek. Ve imanım. İmanımın zekatıdır ki, bilmeyene Seni söylemek... Sen elbet bilirsin ve görürsün ki; karanlık çökmüştür âlemin üzerine. Lakin her karanlık bir aydınlığa, her gece bir güne gebedir. Ben o karanlıkta kalmış âdemlere güneşi götürmek isterim. Gönlü yaralı kimselerin yaralarına merhem sürmek isterim. Bütün bir âlemi Senin kapında görmek isterim. Gücüm az, takatim mahdud. Bana güç ver ya Rab! Bana ömür ver, bana kelam ver, ilham ver bana; can ver, fer ver, dil ver, söz ver! Ver ki Senden habersiz kalmış da bir kara kuyuda sırlanmışlara bir yudum ab-ı hayat diye senin ismini götüreyim. Lakin evvela bir kılavuz ver bu yolda bana; ki şaşmasın yolum; kırık ve kanatsız kalmasın kolum. "Önce refik sonra tarik." Bana bu yolda yoldaş ver, gönlüme göz olsun ve dahi ellerimden tutsun benim. Değil mi ki Habibin aleyhissâlatu vesselama dahi bir yoldaş verdin; teki iki, ikiyi tek ettin. Beni yalnız koma ya Rab... Ya İlahi! Ben Seni dilerim. Senden, Seni isterim. Aşk isterim ben. Zira yolda aşk olmadan yürünmez. Karanlık gecede aşktan gayrisi görünmez. Sen beni sevdin, sevdin ki var ettin. Ben dahi yalnızca Senin sevgine layık olmak dilerim. Güç ver ya Rab!