Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sahte Alıntılar
Oğuz Atay
Oğuz Atay
'a ATFEDİLEN SAHTE ALINTILAR. BUNLAR
Oğuz Atay
Oğuz Atay
'a AİT DEĞİLDİR... #Biliyor musun Olric Neyi efendimiz? Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı. Neden efendimiz? Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim?
"Kalabalıklar içinde yok oluyor, sanırım içimdeki seni arıyordum."
Reklam
Sağım ama iyi değilim:(
6 Şubat 2023, gece 4.17, şiddetli bir sarsıntıyla yataktan fırladım. İlk aklıma gelen çocuklardı. Odalarına gidip yataklarından onları nasıl alıp yere attım, üstlerine kapandım bilmiyorum. Bekledim, bekledim, bitsin diye bekledim. Ama boşuna beklemişim. Eşyalar hiç durmadan devrilmeye başlayınca bitti, dedim, buraya kadarmış her şey. 12 kat
İnternetten Atatürk fotoğrafları indirildi, hikayelerde paylaşıldı, varsa üzerinde Atatürk imzası veya fotoğrafı olan bir t-shirt veya sweatshirt giyildi. Var mı başka eksik? Yok sanırım, bu özel günü de başarı ile tamamladınız. Sosyal medyada sözde duyarınız ve saygınız bittiyse gerçek bir anmaya davetlisiniz şuan burada. Evet, Atatürk fotoğraflarını her yerde görmek çok çok güzel, bundan rahatsız olan varsa, rahatsız olmaya devam edebilir. Benim rahatsız olduğum şey Atatürk’ün fotoğraflarını her yerde görmek değil, fikirlerini hiçbir yerde görememek. Zaten en büyük sorunumuz da bu. Atatürk’ü fotoğraftan ibaret tanıyor birçoğumuz. İlkelerini, inkılaplarını, zaferlerini, kayıplarını... Atatürk’ü her şeyiyle tanıyan, bilen kaç kişi var aramızda? “Atam İzindeyiz” derken hangi izin ona ait olduğunu ayırt edebiliyor muyuz? Bu soru size yöneltildiğinde kendinizden emin bir şekilde Atatürk’ü her yönüyle tanıyorum diyebilir misiniz? Bu soruya benim cevabım net bir şekilde “Hayır” olacaktır. Bu iletinin temel amacı ise Atatürk hakkında hepimizin bir şeyler öğrenmesi. Sizden ricam yorum olarak “Bunu da bilmemiz gerekiyor.” dediğiniz bilgileri bırakmanız. Daha fazla kişiye ulaşabilmek adına tekrar paylaşabilirsiniz. Bugün Atatürk’ü gerçekten tanıyalım. Saygı, sevgi ve özlemle analım.
Müslüman ve müstakbel bir psikiyatr olarak muayenemin gereği olmadıkça sosyal hayatımda namahremin elini tutmuyorum, yani tokalaşmıyorum. İçinde bulunduğum camiada, ülkede ve hatta galakside zaman zaman garipsenen bir durum. Bu devirde... Garipseyen ve temkinli bakışların yanında bazen öfke duygusu da yakalıyorum muhatabımda. "İslam adlı azılı suçluyu" kalp ve vicdan hapisanesinden salıvermiş, elini kolunu sallayarak gezmesine, gülmesine, eğlenmesine, özgürce nefes almasına izin vermiş olmak kabahatim. Alternatif ana akım oluşturmaya cüret etmek ve hatırlatmak... Sanırım. Benim omuzlarımın üstüne alıp şerefle gezdirdiğim kız çocuğunu sen toprağa gömmüşsen bu benim meselem değil ki. Yapamıyorum. Bütün değerlerinden soyunmuş bir jelibon olamıyorum. Burnuma kötü kokular geliyor. Onların kendi değerlerine bürünmeleri veya benim onların değerlerine bürünmem yan/yük/yargı olmuyorken, tarafsızlığa halel getirmiyorken benim kendi değerlerimi kuşanmam neden kılıç kuşanmışım gibi karşılanıyor. Bir japonun uzatılan eli reddedip ellerini kavuşturarak eğilmesi güzel bir gelenekken, benim belimin eğilmemesi mi kabahatim, bilmiyorum. Şansımı zorluyorum. Allah'ın güzel selamını kahve gediklilerine, hastalara, yoksullara, garibanlara bırakmıyorum. Mirastan payımın peşine düşüyorum. Gün boyu tebessüm sadakası dağıtıyorum. Hazine sandığı değil unutulan sünnet avına çıkıyorum. Kendi halimde bir derdim vaaaar... Nasıl anlatsam kibar kibaaar... Herkes benim gibi olsun diye bir derdim yok. Ve andolsun, hiçbir kınayıcının kınamasından da bir korkum yok.
Ne de olsa bu uygulamayı hiçbir yakınım kullanmıyor ve bu yazdıklarımı göremeyecekler. Bu yüzden burada içimi boşaltmak istiyorum. Şu an bu satırları ağlayarak yazıyorum. Çünkü çok yoruldum. İnsanlar beni çok yordu. Artık hiçkimseye güvenemiyorum. Sürekli en değer verdiğim, onlar için çok fazla fedakarlıklar yaptığım yakınlarım tarafından darbe
Reklam
"İSİMSİZ KADINLAR 2."
NOT: lütfen kopyalamayınız telif hakkı içerir! Size yıllar önce tanıdığım ama hikâyesini henüz yeni öğrendiğim bir kadından bahsedeceğim. Bu kadınla bir mezarlıkta tanışmıştım. Ağlıyordu. Bir yakınını kaybetmişti sanırım. Yanına gittim ve baş sağlığı diledim. Yüzüme baktı, gülümsedi. Çok ama çok güzel gözleri vardı. İnsan gözlerine bakınca
Șükrü Erbaș'ın insanın acısını insan alır kitabında bir söz vardı 'her insanda gidilebilecek uzaklığı bilmek gibi bir gücü vardı.' diye. Keşke öyle bir gücüm olsaydı. Herkeste yanlış mesafeye gitmeye çalışıyorum ben sanırım.. Hoș bunu yapan sadece ben değilim, kimse kimsenin sınırını bilmiyor.. İnsanlar ne kadar boş artık. Kimseyle oturup iki laf edemiyorsun , herkes bir dedikodu, boş muhabbetler peşinde, kimse iki satır bişey okuyayım demiyor. Okuyanlarda imkansız aşk romanları ancak. Gerçek hayatta artık kimse aşkı bulamıyor çünkü, evli olanlar bile sevgiye aç.. İnsanların hayatları belden aşağı muhabbetler sadece.. Çevremde o kadar gereksiz insan var ki gerçekten boş yaşadığımı düşünüyorum artık. Başına bişey gelse oturup derdini anlatacak kimse yok, herkes derdini söyle de bir açığını bulalım kafasında, yalancı, riyakar, embesil, güvenilmez... İnsanın Acısını İnsan Alır diyor ya, bu zamanda insan, insana sadece dert oluyor. Kimse kimseyi derdiyle de sevmiyor...
Kronolojik Kitap Potpurisi-2 (1 Yıllık Okumanın En Absürt Hikayesi-2)
#191045458 devamı... 2023 yılının ilk günlerinde
Martıları Seven Adam
Martıları Seven Adam
‘ı uyku tutmamış, yatağında dönüp duruyordu. Çünkü onu martılardan daha mutlu eden tek bir şey vardı, o da Fransız Teğmenin Kadını Patrice’ydı ve onu düşlerken gözüne uyku girmiyordu. Hava aydınlanırken
#umitcanuygun #aleynacakir #kadirseker
Tüm Türkiye nin şahsın kendisinden de aşırı antipatik enerji aldığından dolayı gündeminde olan Ümitcan Uygun ve Aleyna Çakır gerçek ismiyle Sema Esen davası ile ilgili bir şeylerde ben söylemek istiyorum.En çokta ailelere.Bilindiği üzere Ümitcan Uygun toplumun yadırgayacağı bütün her şeyi yapan bir model.Silah desen var, uyuşturucu desen var,
Reklam
1000KİTAP' TA SAHTE ALINTI TEMİZLİĞİ
Arkadaşlar, sitede en çok paylaşılan sahte alıntıları https://1000kitap.com/SahteAlintilar ile bu iletide topladık. Sitedeki bilgi kirliliğini temizlemek için bu alıntılara rastlarsanız lütfen şikayet ediniz. Ve lütfen okumadığınız, kitaplarda kendi gözlerinizle görmediğiniz alıntıları eklemeyiniz. Bu sözlerin mal edildiği kişilere ve sözlerin
“Dijital çağa inat, mektup yazmaya devam”
"Bir zamanlar mektuplar yazılırdı, cevabı bazen aylarca beklenen. Zarfın içine, fotografta koyulurdu çoğu zaman, bazende sevgiliye gönderilen bir tutam saç. Özledim demenin bir diğer yoluydu, mektubun ucunu yakmak! Telefonun, internetin olmadığı zamanların vazgeçilmeziydi işte mektuplar. Şimdi mektup, bir simge olarak kaldı telefonlarımızın ana sayfasında. Bildirim geldikçe, açıyoruz. Kısa ve hissiyatı olmayan cümleler. Emojilerle destekleklemeye çalışıyoruz o hissiyatı ama yok olmuyor. Eskiden daha mı kuvvetliydi bazı bağlar? Ya da daha mı samimiydik acaba? Bir şeylere hızlıca erişebiliyor olmak, aramızda ki uçurumları daha mı açtı? Sanırım biraz öyle oldu! Ve ben teknolojinin tüm konforuna rağmen özleyenlerdenim, samimi hislerle başlayıp, duygu dolu cümlelerle biten o güzel mektupları! Karanlık dijital çağa inat, mektup yazmaya devam edeceğim!🖌
Ben ana rahminden Rahmi (İlk öyküm)
Güneş bugün de doğmadı. Koyu karanlık bir yalnızlıkla başbaşayım. Kimbilir ne zamandır burdayım... Peki burası neresi? Hiçbir fikrim yok. Tenimde hafif bir ıslaklık hissediyorum; yağmur çiseler de nemlenir ya elin, yüzün... Ama ıslandım da diyemezsin. Karanlık neyse de şu halatımsı şey beni çok ürkütüyor. O şeyle beni bir yere bağlamış
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.