Hemen hemen her zaman mutsuzduk, dertliydik. Tanıdıklarımızın çoğu da bu durumdaydı. Aramızda dolaşan, bize herzaman çılgınca eğlendiğimizi söyleyen şen bir sanrı vardı; bir de hiçbir zaman eğlenmediğimizi ileri süren gerçeğin iskeleti. Bildiğim kadarıyla bu durum çevremizde, yaşıtımız olanların arasında yaygın, olağandı.
Kabartmadan modern klasiğe.
Gradiva "ilerleyen kadın" , rölyefine bakıp hareketlerini süzerek isimlendirdiği ve hayal ettiği kadına verdiği adla 19. yüzyılın sonlarına doğru unutulmaz bir eser ortaya çıkardı Wilhelm Hermann Jensen.
Konusuna da tamamen geçmeden önce Freud'un kitabı psikanalizle incelemesi ve birçok sanatçıya da ilham vermesi açısından da önemli bir eser olduğunu söylemiş olayım. Hatta kitaptaki düş ve sanrı halinden oldukça etkilenmiş, Jensen gibi rölyefe özellikle bakmaya gitmiş ve kopyasını da kendi odasına yaptırmıştır. Sırf bu kitap üzerine yazdığı bir inceleme dahi vardır.
Genç bir arkeolog olan Norbert Hanold bir gün rast geldiği bir rölyefteki kız hakkında hayaller kurmaya başlar. Rölyefteki kız eteğinin önünü hafifçe kaldırıp yürümeye çalışan klasik dönem giysili haliyle ona "Gradiva" yürüyen kadın ismini vermesine sebep olmuştur. Gradiva'nın nerede yaşıyor olabileceğini düşünürken onu Pompeii ile özdeşleştirir. Bu noktadan sonra gerçek ve sanrı olarak zaman zaman kopukluklarla beraber hayalinde antik dönemi yaşamaya da başlar. Pompeii'ye de giden Hanold orada Gradiva ile konuştuğunu sanarken aslında gerçeği sonradan öğrenecektir.
Kİtap akıcı değil tahmin edeceğiniz gibi, psikanalitik incelemelere maruz kalmış bir eserden bahsediyoruz.
Fakat olay örgüsü, sonunda ne olabileceği gibi olasılıklar bana ilgi çekici geldi ve kitap kendini bana böyle okutturdu. Tarihsel önemi yüzünden de okumanızı tavsiye edebileceğim bir kitap..
Baba olmak sonsuz tehlikelerle dolu evrene kendinden bir parça sunmak.
Seçimlerimizi belirleyen karakterlerimiz yaşam boyu şekillensede biz daha doğmadan ruh denilen kalıplarımıza işlenmişti...
SanrıTuğba Sarıünal · Destek Yayınları · 2015769 okunma
ölülerim birikiyor
sanrı ve sancılar arasında gelgitler yaşayan
bir palyaço
gibisinden maskeler dağıtıyorum.
hep coşkun
hep coşkulu olma ayıbını taşıyor
az surat assa
ekmeğinden olur ve sızlanır gevşek gülüşler arasında.
hakkı yokmuş gibi empoze edilmiş
bir sirkin palyaçosu
hemencecik kahkahalar patlatır
ve yazıklanmışlığa uğrar.
eh
en doğal unsuru
hüzün taşıyıcısı palyaço
ölülerin birikiyor, ölülerin birikintisi
ve ölülerden biri
en doğal hakkındır
surat asmak!
12/23
...
hilal
“Sabahleyin, saat ona doğru Kristin’le mutfakta kahvaltı ederken, kızın gözleri yaşardı.
‘Niçin ağlıyorsun Kristin?’ diye sordun. ‘İyi uyumadın mı?’
‘Hayır uyuyabildim. Çok iyi uyudum.’
‘Öyleyse?’
‘Bir adamı seviyordum, şimdi de bir başka adamı seviyorum. N’apacağımı düşünmem, bir karar vermem gerekiyor.’”