Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Beled
(8-10) Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona iki yolu (doğru ve eğriyi) göstermedik mi? (11-16) Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut aç açık bir yoksulu doyurmaktır.
Sarp Yokuş, Çınar Ata.
Helal hayallerle yaşamak haram gerçeklerden her zaman daha evladır
Reklam
Eğer tasavvuf romanlarına yönelik bir ilginiz varsa "Sarp Yokuş" adında güzel bir roman var. Okumanızı tavsiye ederim. Hoca Ahmet Yesevi'nin hayat hikayesini anlatan bir baş yapıt.
Kişinin tırmanmak için sonsuz zaman ayırdığı dağlık ve sarp günler de vardır, şarkılar söyleyerek gittiği ve son sürat inebileceği yokuş aşağı günler de..
249 syf.
8/10 puan verdi
·
93 günde okudu
GÖVDE GÖSTERİSİ Bu incelemeyi (?) daha çok kitabı okuyan ve yarım bırakan arkadaşlar için yazıyorum. Sürprizbozan içerebilir demek istiyorum ama hangi sürprizi bozabiliriz ki diye diyemiyorum. Yani okumamak size kalmış. Bu kitap gibi, daha az kişiyi hedef alarak kaleme alıyorum.
Murat Sezgin
Murat Sezgin
'in
Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu
Bir Kış Gecesi Eğer Bir YolcuItalo Calvino · Yapı Kredi Yayınları · 20222,761 okunma
240 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
"Sözcükler zamanın denizinde seyir eden ve her limana uğrayan gemilere benzer. Onları neyle doldurduğunuza iyi dikkat edin, çünkü rotalarında giderken yüklerini sizin kapınızın önüne de bırakabilir." Kelimeler hikmet dolu insanların dillerinden düştü mü ne kadar da çok anlama geliyor,  zor görünen kördüğümleri nasıl çözebiliyor öyle.
Mirdad'ın Kitabı
Mirdad'ın KitabıMikhail Naimy · Butik Yayıncılık · 2008290 okunma
Reklam
Şerefi ve sadakatini ispat edip canına kıyan şanlı Adberilgen’in yanına gelen Mete Han eğilip toprağa dökülen kanını avuçlayıp öptü, yüzüne gözlerine sürdü, asil kan gözyaşlarına karıştı, yumruğunu havaya kaldırdı ve dağları titreten, Azrail’in nefesi gür sesiyle haykırdı: -Tanrı’nın erleri görklü bahadırlarım; dağları yıkarak yürüyün, ırmakların önünü kesin, bulutları ayaklarınızın altına alın, yeryüzünde fesat çıkaranları kıyamete kadar yok edin! Bu günden sonra kimse Kut’a ihanet etmesin! Kut, Türk’ü daha fazla özlemesin! Bahtsız babamı kara toprağa gömüp adımızı temizleyelim, emanetimizi teslim alalım! Tengri Biz Menen!
Köhne Roma surları üzerinden “Tanrının Kırbacı” Atilla’nın muhteşem ordusunu gözetleyen Papa, ağlaşan krallara ecel çağıran sorular sormuştu: Bu Kut denen şey de nedir?” Karşımızda duran bu azametli millet nereden gelip üzerimize ölüm gibi çöktü? İnsanlara yaptığımız zulümler sebebiyle mi bu bela gelip bizi buldu? Ne ettik de Tanrı, Türkleri bize musallat etti? Bu sorular evvel zaman içinde gök kubbede nicedir yankılanıyordu. Binlerce yıldır Türk’ün önünde dağılan zalim ırkların son nefeslerinde hep “Tanrı’nın bu ırka verdiği Kut’un” o bilinmeziydi.
Dicle'de kaybolan koyunun hesabı sorulunca, Maveraünnehir'de kırık gönüller ufku gözlemeye başladı.
Duvarın tepesine çıktıktan sonra kimsecikler ona dokunmasa da sadece kendini hasım bilip, kendi bedeninin ağırlığından korkup oracıkta varlık yokluk savaşına girmişti. Eğer şimdi direnmez ve kendini bırakırsa ezel ve ebed, varlığı yok olacaktı. Çıktığı yeri değil sadece düşeceği yeri seyrediyordu. "Düşkün olmamak" için bütün bedenini duvara bağlamalı, tek bir nokta kalmayasıya orayla bütünleşmeliydi.
Reklam
Kendisi bir Türk'tü ve burası kendi yurdu değildi. Vatanından çok uzaktı ama gurbette değildi. Tüm ömrünü sırrın sahibinin dizi dibinde geçirmiş gibi buralıydı. Bu yurtta el olunmaz, bu diyarda gurbet acısı çekilmezdi.
520 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.