Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
O, ilerleme kaydedilmesi konusunda insan doğasının biyolojik temellerinden değil, şartlandırma yasalarından ümitliydi.
İlginç
Ölüme şartlandırma, on sekiz aylıkken başlar. Her yumurcak, haftanın iki sabahını bir Ölecek Hastalar Hastanesi'nde geçirir. En iyi oyuncaklar oradadır ve ölüm günlerinde kendilerine çikolatalı puding verilir. Ölümü olağan bir olgu gibi kabullenmeyi öğrenirler.
Sayfa 169Kitabı okudu
Reklam
Fakat şunu unutmamalısınız ki o barbarca bebek doğurarak çoğalma günlerinde çocuklar, Devlet Şartlandırma Merkezleri'nde değil, ebeveynleri tarafından yetiştirilirdi.
"Bir parça bilgi tehlikeli bir şeydir." ifadesi, Playfair'in buluşuydu. "Doğru düzgün" öğretim, "negatif" eğitimle sağlanırdı, işçi sınıflarının ya da yoksulların "okudukları şeyi anlamalarına yetecek kadar iyi okumalarına" asla izin verilmezdi. Bizim genel olarak yaşantıladığımız okul öğretiminin tarifi 200 yıl önce bu kadar net ortaya konmuştu. Playfair, kamunun eğitiminin ulusal refahı arttırmayacağını, mahvedeceğini iddia ediyordu. Refah dolar ve sent üzerinden hesaplandığı sürece onun yanıldığını kim söyleyebilir? Eğer kapitalizm sistemi, sunduğu bütün avantajlarla birlikte yaşasın isteniyorsa "orta ve alt tabakaların eğitimi" bir kenara kaldırılıp onun yerine saygı ve itaat, kıskanma, kendine güvensizlik, aşırı istek gibi davranış ve alışkanlıklar konusunda psikolojik şartlandırma konulmalıydı. "Bir tutam bilgi tehlikeli bir şeydir." denmesi, sıradan insanların öğrenemeyecek kadar aptal olmalarından değil, tam tersine öğrenmelerine izin verilemeyecek kadar zeki olmalarından kaynaklanmıştı. Toplumu bir arada tutan yanılsamaların farkına varan insanların sayısı artarsa halk tehlike oluşturmaya başlar.
Sadece otuz dört katlı yerden bitme gri bir bina. Ana girişin üzerinde şu sözcükler, LONDRA MERKEZ KULUÇKA VE ŞARTLANDIRMA MERKEZİ ve üzeri kaplanmış olan Dünya Devleti'nin sloganı, CEMAAT, ÖZDEŞLİK, İSTİKRAR.
( kitabın ozeti niteliğinde) “-mustafa mond üçüyle de el sıkıştı; fakat konuşmasına vahşi'ye hitap ederek başladı. "demek uygarlıktan pek hoşlanmadınız, bay vahşi," dedi. vahşi, denetçi'ye baktı. kendini yalan söylemeye, kabadayılık taslamaya, somurtkan bir biçimde tepkisiz kalmaya hazırlamıştı; fakat denetçi'nin yüzündeki güleryüzlü
Sayfa 225
Reklam
Beni boşver, sen inanmana bak.
Çağımızın propaganda, beyin yıkama ve şartlandırma metotları, kişinin kendi inanmadığı şeylere başkalarını inandırmasının yollarıdır.
Kendimi bildim bileli müzikle sürdürdüğüm sessiz ve yoğun ilişkime, müzikle gönlüm arasında daha gerçek bir bağ kurabildiğim aşamaya geldiğime inandığımda geri dönüp bir baktım. Geçmişte neyin gerçek kendimle buluşan bir seçim, neyin modalar ve akımlar doğrultusunda şartlandırma olduğunu ayırt etmekte zorlanarak. Bugün ne sanatçılar, ne de onların yaratıcılarıyla bağ kurmaya çalışan bizler karşılıklı ilişkimizi müzik endüstrisinin baskıcı egemenliğinden özgür olarak yaşayamıyoruz. 
Okulu bir şartlandırma laboratuvarı olarak düşünün: doğuştan biricik, türünün tek örneği olan bireylere bir yığın gibi davranma; daima can sıkıntısını, kıskançlığı ve sınırlı bir yeterlilik düzeyini insan oluşun doğal bir şartıymışcasına kabullenme talimlerinin yaptırıldığı bir yer. Kurduğumuz resmi ekonomi, aynı düzeye indirgenmiş, ruhsuz, pasif, endişeli, dostsuz, ailesiz insanlar stoğunun durmadan yenilenmesini ister.
337 öğeden 221 ile 230 arasındakiler gösteriliyor.