Orta sınıftan 1ailenin çocuğu olarak ailesinin mali sıkıntılarıyla büyüyen ve çocuk denecek yaşta okuldan ayrılıp fabrikada çalışmaya başlayan Charles Dickens, bu dönemde yaşadıkları, sanatının ve kişiliğinin oluşmasında önemli rol oynamıştır yazdıklarına yansıtarak. İşçi sınıfının yaşamını, sıkıntılarını yakından tanıma fırsatını bulan yazar,
Yazar, dönemin koşullarını birçok açıdan çok net ve insaflıca değerlendirmiş. Türk Edebiyatı’nda önemli bir yere sahip.Uzun, bol betimlemeli, insanı soluksuz bırakan cümlelerin etkisiyle biraz yorsa da alıştıktan sonra sayfalar akıp gidiyor. Türk Edebiyatı’nda Realist-romantik tarzda ilk roman olan bu kitap, insana birçok farklı duyguyu aynı anda yaşatabiliyor.
Kitabımız, küçücük bir çocukken Kafkasya’dan alınıp zengin ailelere esir olarak satılan Dilber’in yaşadığı zorlukları anlatan ilk Türk klasiklerinden biridir. Dilber satıldığı ilk ailede çok fazla eziyet görüyor, hor görülüyor. Sonrasında ise bu aile kendi çıkarları doğrultusunda Dilber’i tekrar satıyor ve nihayetinde Dilber Asaf Paşa Konağına geliyor. Bir süre burada nispeten daha rahat bir hayat yaşasa da, zamanla evin iyi eğitim gören ressam oğlu Celal Beyle aşk yaşamaya başlıyor. Sonrasında bunu anlayan evin hanımı kuşak çatışması nedeniyle Dilber'i Mısıra gönderir fakat bu çare değildir. Asaf Paşa Dilberi Mısır'a yollamasından sonra ona aşık olan Celal Bey aklını yitirir. Aynı şekilde Dilberde aşk acısına dayanamıyordur. Mısır'da harem kurulan evden kaçar ve kendini Nil Nehrine atar.
Çocuk yaşta aileden koparılmak, esaret altında geçen zorlu yıllar, birinden başka bir efendiye satılması ve nahif masum bir aşkın boğazda kalması yürekte yarım bırakılması.
Okumamış iseniz mutlaka bir şans vererek okumalısınız bu kitabı.
SergüzeştSamipaşazade Sezai · Bilge Kültür Sanat · 201646,5bin okunma
Endonezya’daki Nike fabrikasının kapısında silahlı güvenlik görevlileri
tarafından giriş-çıkışlarda işçilere çanta kontrolü yapıldığını biliyor muydunuz?
İşverenler, molalar dışında tuvaletleri kilitli tuttuklarından, GAP, Guess ve Old Navy için kıyafet dikilen bir fabrikada terzi kadınların kimi zaman tuvaletlerini makinelerin altındaki plastik torbalara yapmak zorunda kaldıklarını biliyor muydunuz?
Ağustos
Filmlerde ve kitaplarda bile olmayan kötülüklerle boğuşmayı öğrenecek durumla karşı karşıya kaldık. Her şey biraz daha iyi galiba derken, bir bakıyorsun ki hiçbir şey daha iyi değil. Şiddet, eşitsizlik, çocuk yaşta evlendirilme, taciz. O kadar fazla ki kadınların yaşadığı problemler. Eğitimsizlik ise bunların en büyüğü. Bazı kadınlar ne yazık ki bir birey olduklarının farkında değiller. Oysa farkına varsalar değişecek bu dünya. Ama egemen güçlerin işine gelmiyor tabii. Yıl olmuş 2021 kadın hala parayla alınıp satılan bir varlık olarak görülüyor. Tıpkı Nazım'ın şiirindeki gibi: "Kimi der ki kadın; Uzun kış gecelerinde yatmak içindir. Kimi der ki kadın; Yeşil bir harman yerinde, Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir. Kimi der ki hayalimdir, boynumda taşıdığım vebalimdir.
Toni Morrison’un Pulitzer ödüllü, 1987 tarihli romanı “Sevgili” -orjinal adı ve bence daha doğru bir çeviri ile "Sevilen"-, kölelik hakkında yazılmış en çarpıcı romanlardan biri. 1850li yılların Amerikasında, iç savaş ve takip eden zenci haklarının tanınması dönemi öncesinde geçen roman, köleliğin zenci toplumu üzerindeki travmatik