1848'den beri gittikçe ilerlemekte olan milliyetçilik humması, mantıksızlık akidesinin bir biçimidir. Tek ve evrensel gerçek fikri terkedilmiş bulunuyor : şimdi İngiliz gerçeği var, Fransız gerçeği var, Alman gerçeği, Karadağlı gerçeği, Monako Prensliği gerçeği var.
Aynı şekilde, işçiler için başka gerçek, kapitalistler için başka gerçek var. Bu başka başka “gerçekler” arasında karar vermenin —eğer inandırma yolundan umut iyice kesilirse — biricik yolu olarak savaş ve propagandacılık çılgınlığı alanında rekabet kalıyor.
Dünyamıza hastalık bulaştıran, uluslararası ve sınıflararası derin düşmanlıklar halledil medikçe, insanlığın akıllıca bir düşünüş alışkanlığına yeniden kavuşması kolay kolay beklenemez. Yalnız, burada bir güçlük vardır, o da, mantıksızlık egemen olduğu sürece, dertlerimize ancak bir şans eseri olarak çâre bulunabileceği gerçeğidir;
zira akıl, kişilik dışı oluşu dolayısıyla evrensel işbirliğini mümkün kıldığı halde, mantıksızlık, kişisel tutkuları temsil ettiği için çekişmeleri kaçınılmaz kılar.
İşte bundan ötürüdür ki, akla uygunluk, evrensel ve kişilik dışı bir gerçek ölçüsüne başvurma anlamında, sadece egemen olduğu çağlarda değil, aynı zamanda ve hatta daha fazla, paylaşamadığı görüşü öldürebilmek erkekliğinden yoksun adamların boş rüyası diye hor görüldüğü, reddedildiği talihsiz dönemlerde de, insanoğlunun iyiliği bakımından çok büyük önem taşır.