Yazar ilk bölümlerde yaşadıkları bölge, kasaba, ev, ortamlar hakkında öyle detaylı bir anlatım yapmış ki bunu ilerleyen kısımlarda idrak ettim.
*Spoiler başlıyor…*
Öyle akıcı bir üslup ve detaylı betimleme vardı ki kasaba şu an zihnimde duruyor. Çocukların okul yoluna kadar yapılan betimleme kitabın sonunda olan olayla örtüşüyor.
— İlk sayfalar okuma olarak biraz zordu veya benden kaynaklı bir sürüncemeye girmiş olabilir. Fakat kitabın son yarısını okumak için gözlerimi zorladım. Merak, endişe, umut derken bir bakmışın sonundasın. Dava ve duruşma salonu atmosferi, mağdur olanın savcı karşısında duruşu, avukatımızın soruları kitabın canlı bölümlerinden. Hayat herkes için eşit başlamalı derken ana karakterin iyilik cezası ömrü ile son buluyor.
**Spoiler bitti.**
—- “İstediğin kadar saksağan vur vurabilirsen, ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır.”
—— Tavsiye ederim, o kadar çok dile çevrilmiş ki benim tavsiyem en son nokta bile olamaz. :) 1960’larda kullanılan dil, şimdilerde Netflix dizilerine senaryo oluyor. Dark, Stranger Things dizilerinde geçen yerleri (kasaba ortamını) beğenenler bu kitabı okurken yaşarlar.
Keyifli okumalar diliyorum