Arthur, "Kendim Hakkında" başlıklı özel günlüğünde, 1831'de günlüğüne korkunç yalnızlığını ve bir "insan"la karşılaşamadığını yazdıktan sonra şöyle der: "Yalnızlık içinde kaldım; ancak dürüstçe ve içtenlikle söyleyebilirim ki bu benim suçum değildi, çünkü ben kalbi ve aklı insan olan kimseye sırtımı dönmedim, kimseden uzak durmadım. Sadece aklıevvel, kötü kalpli ve yeteneksiz zavallı sefillerle karşılaştım. Her biri benden yirmi beş ile kırk yaş daha büyük olan Goethe, Fernow ve muhtemelen F. A. Wolf ile birkaç kişi daha bunun istisnasıydılar."
"bir iyimser der ki; bana bak, dünyaya bak, ne kadar da güzel değil mi? ne güzeller güneş ışığı,dağlar, vadiler, nehirler.. ne güzel tüm bunlar. ama bir seyir kutusu mu ki, bir sahne midir ki dünya? bu şeyler bakilasidir, varolasi değil... ama bu denli övülen bu duruma baktığımızda, o şeyde yaşayan insanların haline baktığımızda, görüyoruz nasıl da hassasça, nasıl da sarıyor onları acı ve kendisini sonra akilliliga donusturuyor bu acı. bu acının sonuclariysa bencillik ve ızdırap. bizeyse görüldüğü gibi sadece trajediler ve komediler için malzeme bırakıyor"
Reklam
Bir insanın olabileceği ya da başarabileceği en iyi ve en büyük şeyin kaynağı insanın kendisidir. Bu ne kadar böyle ise de-bir insan mutluluğun kaynaklarını ne kadar kendisinde buluyorsa— o kadar daha fazla mutlu olacaktır. Dolayısıyla büyük bir hakikatle Aristoteles "Mutlu olmak kendi kendine yeter olmak demektir" der. Çünkü mutluluğun diğer bütün kaynakları doğaları bakımından en güvenilmez, kuşkulu, sallantılı, kısa ömürlü ve şansın elinde oyuncaktırlar; hatta en uygun koşullar altında bile kolaylıkla tükenebilirler; o kadar ki bu kaçınılmazdır, çünkü her zaman insanın erişim alanı içinde değillerdir.
Schopenhauer amcamız, merak edip okuduğum metninde bizleri kahreden bir yargıda bulunmuş. Yetmemiş, bu yargısını fazlasıyla makul örneklerle kuvvetlendirip kahır katsayımızı arttırmış. Neymiş efendim, her boş vakitte okumak zihni felç edermiş. Yani diyor ki, sık okumak, sizin yerinize başkalarının düşünmesine olanak vermeniz, hatta onlar ne derse
istek ya da ihtiyaç duyulan şeyden kaynaklanır. isteğin yahut ihtiyacın kendisi hoş olmayan br duygudur. o bir şeyin yokluğu ya da yoksunluğu anlamına gelir ve bu acı vericidir. dolayısıyla bir anlamda irade en azından istemenin kökeni acıdadır ve edimsel isteme acıdan kurtulmaktır. ve istediğimiz şeye eriştiğimizde ve belki de uzunca bir
Ölüm
“ÖLÜM Hiçbirimiz sevmeyiz bu kelimeyi, duymak bile istemeyiz. Hiçbir zaman hazır değilizdir. Ne zaman, nasıl, kime veya niye geleceğini bilmeyiz. Bu nedenle korkarız, kabullenemeyiz. Halbuki çok basittir, zamanı gelen, bu yaşamda süresi biten, saatini dolduran gider. Gerisi yoktur.  Bu dünyaya, bu evrene  gönderilen bedenin, zamanı dolmuştur.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.