Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Rum köyü benim için güzel bir inceleme konusuydu. Bizim köylerin tersine, burası temiz bir şehir manzarası taşıyordu. Kilise çok düzenli çalışıyordu. Papaz, Atina'dan gelmiş üniversite mezunu bir Rum. Akşamlaı adeta bir Beyoğlu hayatı vardı. Saz, eğlence, dans... Neşe ve refah... Aralarında iki saat mesafe bulunan Türk köyüyle Rum köyü... Bizimki batıyor, onlarınki çıkıyor.
Eğer istersek, senle benden bir ordu, iki kişilik bir suç örgütü, adı konulmamış düşler kurgulayıcısı, çekilmemiş bir film fragmanı, uzaklardan ancak seçilebilen bir dağ manzarası, ışıkları loş şehir görüntüsü, kısık sesle seslendirilmiş bir türkü olabilir, eğer istersek.. Mehmet Deveci
Reklam
Ankara
Hakikatte şehir bir taraftan Millî Mücadele’deki sıkışık hayatına devam ediyor, bir taraftan da yeni baştan yapılıyordu. Her tarafta bir şantiye manzarası vardı. Hiçbirinin üslûbu yanı başındakini tutmayan, çoğu mimari mecmualarından olduğu gibi nakledilmiş villalarıyla, küçük memur mahalleleriyle yeni şehrin kurulduğu devirdi bu. Tek bir sokakta Riviera, İsviçre, İsveç, Baviera ve Abdülhamid devri İstanbul’u ev ve köşklerini görmek mümkündü.
Sayfa 15 - DERGÂHKitabı okuyor
İbrahim Paşa'nın başladığı her şey I. Mahmud zamanında devam eder; fakat bir çekingenlik perdesi altında. Bizzat padişahın o kadar sevdiği musikî, mimarî, gölgede homurdanan azgın devi, yeniçerinin istismar etmesini o kadar iyi bildiği taassubu ürkütmeksizin zaferlerini toparlar. Sahillerdeki saraylar tamir, vakıfları tekrar tanzim edilir, bahçeleri düzeltilir. Fakat devrin dışarıdan görülen manzarası hiç işitilmemiş bir ihtişamla tertip edilen mevlud âyinleri ve Hırkaışerif ziyaretleridir.
Sayfa 191
Nedim dehasını onun zamanından bulur ve hepimiz biliyoruz ki Nedim'in dehası biraz da İstanbul'un ve Türkçenin dehasıdır. Küçük Fransız taklidi birkaç havuz ve şelâle ile buluştan öteye geçmeyen, bir eğlence ve israftan başka bir şey olmayan Lâle Devri, onun şiirinde gerçekten büyük bir devir manzarası alır; onun: Heman alkış sedâsın andırırmış çağlayan sûlar mısraı 1720-1730 arasını bize olduğundan da çok başka gösterir. Nedim, İstanbul'u nasıl sever, yaşadığı zamandan ne kadar memnundur? Her modaya her tarza nasıl bağlıdır, sonra onları bütün lezzetlerini tadarak nasıl anlatır? Şurası var ki ailesi Fatih devrine kadar çıkan bu şair tam şehir çocuğuydu. İstanbul'u dilinin ucunda bir tat, gözlerinde bir kamaşma gibi kendi bünyesinde taşıyordu.
Sayfa 189
...Ucunda şehir manzarası alabildiğine uzanıyordu. Her yerde su vardı -tuzlu olanından-, gökyüzüne dokunabilirlermiş gibi geliyordu.
Sayfa 514 - Martı Yayınları, 1. Baskı: Kasım 2018Kitabı okudu
Reklam
Fakat bu değişiklik daha derinlere gider; saatlerin manzarası gibi insanların çalışma şekli ve tembellikleri, düşünce ve yeisleri de bu yerlerde birbirinden başkadır. Beyoğlu, hamlesi yarı yolda kalmış Paris taklidiyle hayatımızın yoksulluğunu hatırlatırken; İstanbul, Üsküdar semtleri kendisine yetebilen bir değerler dünyasının son miraslarıyla, biz farkında olmadan içimizde bir ruh bütünlüğü kurar, hulyalarımız, isteklerimiz değişir. Boğaziçi'nde, Üsküdar'da, İstanbul'da, Süleymaniye veya Hisar'ların karşı sında, Vaniköy İskelesi'nde veya Emirgan kahvesinde sık sık başka insanlar oluruz. Hangi İstanbullu, Beykoz korusunda veya Bebek sırtlarında dolaşırken kendisini dış âlemin o kavurucu zaruretlerine karşı müdafaa edecek zengin ve çalışkan bir uzleti özlememiş, kısa bir ân için olsa bile onun çelik zırhlarını giyinmemiştir? Bayezit veya Beylerbeyi Camii'nin duvarlarına yaslanarak düşünülen şeylerle, Tarabya'nın içimizdeki bir tarafa hâlâ yabancı rıhtımında, akşamın bir ten cümbüşünü hatırlatan ışıkları içinde düşünülecek şeyler elbette birbirine benzemez. Birincilerinde her şey içimize doğru kayar ve besleyici bir hüzün hâlinde bizde külçelenir.
Sayfa 119
Ah, bu eski sanatkârlar ve onların her dokundukları şeyi değiştiren, en eski bir unsurdan yepyeni bir âlem yapan sanat mucizeleri! Dedelerimiz bu mucize ile ve onun etrafına taşırdığı imanla Bursa'nın ve İstanbul'un çehresini değiştirdiler, onları yarım asır içinde halis Türk ve Müslüman yaptılar. Yirmi otuz senelik bir zaman içinde Bursa'nın ve İstanbul'un yıkılmış Şarkî Roma manzarası ortadan silindi ve yerini, camileri, medreseleri, hanlarıyla. yumuşak çizgili, elastikî hamleli, kullandığı malzemenin güzellik şuurunda kıskanç, yapıldığı şehrin iklimine aynı unsurdan denecek kadar uygun bir mimarî aldı. Bu sanat şöylece büyük çerçevesinde bu şehirlerin tepelerini ve umumî manzarasını birden değiştirirken şehirlerin içinde sokak sokak ikinci bir fetih yapılıyor, yeşil pencerelerinde uhrevî vaatler gülen türbecikler, çeşmeler, İstanbul ve Bursa'yı adım adım zaptediyordu.
Sayfa 110
Bizi yıkarsa sevdiklerimiz yıkar Gerisi şehir manzarası
Mickey Spillane'in My Gun is Quick adlı romanının başlangıcına bakalım: "Evinizde, şöminenin yanındaki koltuğa gömülmüş rahatça otururken kendinize hiç dışarıda neler olup bittiğini sordunuz mu? Olasılıkla sormamışsınızdır.Elinize bir kitap alıp bunu şunu okuyor ve gerçek dışı kişilerle olaylardan başkaları adına heyecan duyuyorsunuz.. Eğlenceli değil mi? Eski Romalılar da böyle yapıyorlardı, Colosseum'da oturup insanları parçalayan vahşi hayvanlara bakarak , bu kan ve şiddet manzarası karşısında kendilerini eğlendirdiklerinde, başkalarının eylemleriyle yaşamlarına bir tat katmış oluyorlardı... Öyle ya , seyirci olmak güzel şey.Bir anahtar deliğinden izlenen yaşam.Ama şunu unutmayın: Dışarda 'gerçekten' olaylar oluyor... Artık Colosseum yok, ancak şehir çok daha büyük bir arena ve çok fazla insana yer var.O keskin pençeler yırtıcı hayvanların pençeleri değil artık,ama insanların pençeleri çok daha keskin ve kötü olabilir.Uyanık ve becerikli olmalısınız,yoksa yutulanlar arasına karışırsınız... Uyanık olmak zorundasınız.Ve becerikli.Yoksa öldürürler."
Reklam
Az önce evimin penceresinden bakıyordum. Pencerenin manzarası çok güzel. Bütün şehir ayaklarımın altında.(...)Ancak ben, bu manzaranın artık benim kalbimi titretmediğini düşündüm. Çünkü ben bu manzaraya mahkumum, ömür boyu mahkum... Bu pencere hiçbir zaman tren penceresi gibi hareket etmeyecek, manzarası hiç değişmeyecek. Bu pencereyi duvar halısı gibi dört çiviyle benim hayatıma çakmışlar.
Sayfa 165 - Ketebe Yayınları
288 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.