Aşk romanı kadar duygusal, tarih romanı kadar açıklayıcı ve bir o kadar da sürükleyici bir roman.
İranlı soylu bir ailenin oğlu Setterhan veTrabzonlu Zehra’nın çok da kolay olmayan hayatı.Öyle aşk romanı deyip basite almak haksızlık olur ki zaten yazarın kendi ailesinden gerçek bir hikaye.Balkan Savaşı yıllarından başlayıp 1.Dünya Savaşı’na uzanan bir hikâye.
Kendinizi bazen savaşında ortasında kalmışçasına çaresiz hissedip bir o kadar da milli benlik duygularınız kabarıp keşke o dönemde yaşasaydık diyebiliyorsunuz.
Yarım kalan , dil ucuna gelmiş ama söylenmemiş gizli aşklar,aşkı uğruna gururunu hiçe sayanlar sizi derinden etkiliyor.Kardeş ülke dediğimiz Azerbaycan ‘ın gençlerinin savaş zamanında Trabzon,Erzurum,Kars bir çok şehirde dil ,din ,ırk fark etmeksizin Osmanlı halkına yardımlarını gördükçe boşuna kardeş ülke dememişiz diyorsunuz.Bu kitap benim için aşktan çok fedakârlığın,yersiz törelere karşı çıkmanın gururu ve en önemlisi sevgi için bir çok şeyden vazgeçmenin ve sevdanın dili ,dini ,ırkı ve engeli olmadığının göstergesi.