Biz şehirde hızlandırılmış bir zamanı yaşıyoruz, günler günleri kovalıyor ama bu o kovalama içerisinde bize yön ve istikamet verecek, kendimizi temellendirecek bir öz kalmamış oluyor...
Rengârenk bir damla usâre olup
Sessizce içine akmak isterim
Tuttuğun aynada birden kaybolup
Yıllarca yüzüne bakmak isterim
" Şehirde tükenen sihri bul!" deme
" Kuru!" de "çürü!" de,sakın "kal!" deme
Kalırsam surları yıkmak isterim....
Kemal Sayar: İnsanı rekabete ve çatışmaya çağırıyor. Kadim şehir insanı ne kadar esenliğe çağırıyorduysa modern şehir zaten merkezine finans merkezlerini, bankaları, yarışmacı kurumları koyarak sizi de hızlanmaya, telaşa, koşturmaya ve hayatın özünde saklı olan çok değerli şeyleri görmemeye, özü kaybetmeye itiyor. Sonra ne oluyor, özde olmayan sözde olup işportaya düşüyor. Özde aşk yok, herkes aşktan bahsediyor. Bakıyorsunuz, iyilik güzellik kayıplara karışmış, herkes iyilik timsali, iyilikten dem vuruyor. Her yer köy kahvaltısı veriyor. Otantikliğe, içimizdeki anayurda, ana rahminin tekinliğine dönüş özlemi var. Hepimiz pazar sabahları köy kahvaltısı arıyoruz. Modern şehirde sahicilik kaybediliyor.
“Ben seni sadece sevmiyorum. Ben sana aşığım Roya. Ben sana deli divane aşığım. Öyle aşığım ki sana bakmak bile beni iyi biri olduğuma inandırıyor. Bu öyle bir aşk ki Tara, şu gördüğümüz şehri yok et desen ben o şehirde taş taş üstünde bırakmam. Bir an bile tereddüt etmem.”
O şehirde kimya olurmuş, ama yolda da çok belalar varmış
Bedeni nakışlarla bezenmiş olan bin başlı ejderha ile
Ateş denizinde yüzen mum bir gemi varmış
Geçtiğimiz senelerde Rusya’da bir haber yapılmıştı. Moskova’nın dışındaki mahallelerden birinde yaşayan bir muhabir, her gün metroyla şehre geliyor. Moskova’da şehir merkezi ortada ve etrafında daire şeklinde mahalleleri vardır. Merkeze inmek isteyen herkes metroyu kullanır. Adam yine işe gideceği bir gün bakıyor ki dört tane köpek çete halinde metroya biniyor ve şehre gidiyorlar. İkinci gün, üçüncü gün aynı çeteyi bir daha görüyor. Bunun haber yapılması gerektiğini düşünüyor ve bunları takip etmeye başlıyor. Dış mahallelerden birinde takılan bu dört tane kafadar köpek, sabah metroya binip şehre gidiyor, şehirde çöplerden yiyecek bulma imkanları daha fazla olduğundan çöpleri karıştırıp karınlarını doyuruyor ve akşam olunca da metroyla mahallelerine dönüyorlar.
“Bir insan da aşksız ve anlamsız bir hayat yaşadığında aynısını yapmıyor mu? Sabah kalkıp işe gidiyor, karnını doyuracak parayı kazanıp geri dönüyor. Aşk yok, muhabbet yok, sevgi yok.”