Hemen şu müzevir teğmeni bul da özür dile olayı kapatalım. Başıyla çıkması için izin verdi. Ama yüzbaşı yerinden kıpırdamadı: -Paşam birde beni dinlemenizi rica ediyorum Nazır bıkkınlıkla; -Söyle bakalım. dedi -Balkan savaşında teğmendim. Çanakkale de üsteğmen, Suriye cephesinde yüzbaşı oldum. Ben bu rütbeleri tek başıma savaşarak almadım.Her rütbem de binlerce şehidin ve gazinin hakkı var. Onların hakkını korumak namus borcumdur. Beni affedin özür dileyemem. Harbiye nazırı bozuldu -Anlamadın galiba Harbiye nazırı olarak emrediyorum. Yüzbaşı sukunetle -Anlıyorum efendim dedi, Apoletlerini bir hamlede söküp masasına bıraktı: -Artık emirlerinizi dinlemek zorunda değilim! Selam vermeden dönüp kapıya yürüdü. Oturan subayların, İstanbul u tutan birkaçı dışında, hepsi saygıyla ayağa fırladı. Hepsinin rütbesi yüzbaşından daha büyüktü. Gözleri dolarak yüzbaşıya selam durdular.....
Yemek salonu da köylüler ve taşralı, kılıksız tüccarlarla doldu. Yolcular durgun, yemekler baştansavmaydı. Müzik de yoktu. Madam Amiel'in canı sıkıldı. Oysa Marsilya'dan İstanbul'a, savaştan sonra bütün Avrupa'yı sarmış olan o çılgınca hava içinde eğlenerek, türlü gösteriler seyrederek gelmişlerdi. Erkenden kamaralarına çekildiler. Sabah geç
Reklam
Tuhaftır ama Anadolu Kadıköy'dür, Avrupa yakası İstanbul. İki ayrı dünyanın insanlarını giyim kuşamdan, selam sabahtan, içtenlik veya dostluktan tanır ve ayırırsınız.
Sayfa 67 - Doğan KitapKitabı okudu
Mahalle yıkıldı, sokaklarda yabancılar dolaşıyor. Kimse kimseye selam vermiyor. Eşsiz bir yalnızlık yaşanıyor, herkesin yüzü asık ve mutsuzluk moda." Mustafa Kutlu/Bir Demet Istanbul
...İlki 'Bab-ı Hümayun'du.Sur-u Sultani'nin üzerindeki kapı.O kapı Acem usulüne göre yapılmış,yani İran tarzı,ikincisi az önce geçtiğimiz 'Bab-üs Selam' ,o da Frenk usulüne göre yapılmış,yani Avrupa tarzı.Önümüzdeki ise'Bab-üs Sade'.Bu kapı da Türk tarzına göre yapılmış.Yani bu üc kapı bize sarayın,dönemin belli başlı üç uygarlığının,Acem,Avrupa ve Türk mimari kültürünün birleşmesinden oluştuğunu söylüyor.Ama aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun, bünyesinde bütün kültürleri kapsayan büyük bir dünya devleti olduğunu da anlatıyor.Gördüğün her oda, her salon, her bahçe, her ağaç, her çeşme bir anlam taşır.Dini anlamlar, politik anlamlar, sosyal anlamlar..
Hüzünlü maniler
Hüzünlü tebessüm 1 Eylül 2017 tarihihinde, geçen ay 86 yaşında aramızdan ayrılan, dil uzmanı,edebiyatcı, yazar Emin Özdemir' in, "o iyi kitaplar olmasaydı" adlı 347 sayfalık kitabını okuyorum, bitirmek üzereyim. Fikir ve gönül dünyama çok şeyler kazandırdım bu kitapla, niye daha önce okumadım diye, sitem ettim kendime. Hele 276. Sayfada geçen bir anlatım var ki, beni çok düşündürdü, hüzünlendirdi, tebessüm ettirdi. Yazar Kemaliye'nin bir köyünde doğmuş, büyümüş. Yaşayanların çoğu gurbetçiymiş, çalışmak için köyden çıkıp, iki yılda bir dönerlermiş köye. Gurbete çıkanların peşinden, anaların, gelinlerin mektubunu, yazar kaleme alırmış. Mektubun altına da, o okuma yazma bilmeyen acıyla yoğrulmuş kadınlar nice maniler eklermiş. İkisini paylaşayım da, belki basit ya da gözümüzde büyüttüğümüz dertleri unuturuz. Selam ve sevgiyle Ali Rıza Malkoç 12.10.2017 ...................... İplik eğirmişim kime dokutam Ağam deli isen üsten Okutam bir okka yağ almadan gittin gurbete Eller yemek pişirir öldüm kokudan ................. Ahrette de istanbul yok kaçasın Yalan, gerçek defterini açasın Galata köprüsü sanıp sıratı Başın döne, cehenneme uçasın
Sayfa 276 - Bilgi yayıneviKitabı okudu
Reklam
508 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.