Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Selçuklu ve Osmanlı imparatorlukları Türkiye Cumhuriyeti’nin dedesi ve babası gibidir. Anıları saygıyla taşınmalıdır ama artık ölmüşlerdir. Ölüyü diriltmeye çalışmak ise gerçek ötesi ve beyhude bir çabadır. Jeopolitikte esas olan içinde bulunulan mekan ve zamana göre çareler aramaktır.
Kars’ım, Ankara' yım, Van'ım, Bolu'yum... Boğazlardan açan fetih yoluyum: Murâdına ermiş Anadoluyum: Tanrı özenerek kurdu yapımı: Selçuklu Alp Arslan, açtı kapımı! Kalbim, doğuştan «Türk, Türk...» diye çarpar; Yıldız, «Yıldınızım!» diye göz kırpar; Şimdi, bayraktan, al bana el çırpar: Tanrı, özenerek kurdu yapımı: Selçuklu Alp Arslan, açtı kapımı! Elinde kalbini Türk'e uzatan, Ben, bin altmış dörtten bu yana vatan. «Benimdir, demiştim, bana gül atan!»
Sayfa 94
Reklam
Sahile çıktık. Hava değişimi için gelen Azerbaycanlılara rastladık. Elbise ve deri palto almak istiyorlardı. Ticaret yeryüzünden kaybolsa Azerbaycan halkı yeniden bulur. Şehirde Kırımlılara tek tük rastlanıyordu. Orta Asya sürgününden henüz dönmeye başlamışlardı. Sözü edilen meşhur Kırım balından aldım. Üç hafta sonra tamamen şeker kestiğini görecektim. Bir yerin halkı sürülünce önce bağlar ve kovanlar bozulur. Çehov’un kaldığı yeri, Buhara emirinin yazlığını tek tek gezmek nasip oldu. Hoş bir memleket. Karadeniz’in kuzeyinde, güneyinden farklı olarak Akdeniz bitki örtüsü ve serviler daha hakimdir. Sahile hakim Yayla Dağı Ukrayna steplerinden gelen soğuğu keser. Akşama kadar Yalta, Livadiya ve Voronzof’un İngiliz tarzındaki sarayı gezildi. Ünlü Yalta Konferansı bu mahalde tertiplenmişti. Ecdad memleketinin bu ucunda Kırım hanlığının ve Osmanlı döneminin izleri pek az görünür. Onun için Sudak gibi, Selçuklu ve Ceneviz limanlarına uğramak gerekirdi. Onu başka bir gezide yapabildim.
Sayfa 15
Bir Osmanlı Uygarlığı vardır şimdi : Bu uygarlık ,eski Selçuklu başkenti Konya'nın sahipleri Karamanogulları Beylğiinde, Kastamonu Beylğiinde ve Ak Koyunlularda açılıp gelişmiş olan değerleri tek bir potada eritmektedir. Bu uygarlıkta kültür , Arap ve İran geleneğine alabildiğince bağlı kalmaktadır ; çünkü ilahiyatçılar ve hukukçular, düşüncelerini Kur'an dilinde dile getirir ve mistikler, şairler ve her türden anlatıcılar , sık sık Farsça 'dan yaralanırken , Türk edebiyatı , özellikle çevirirlerle yetişmektedir. Bu edebiyat mistik ya da İran'ın, kimi zamanda Araplarının epik temaslarını geliştirir ve _yurttaşların çoğunun anlamaması bahasına_ Türkçe yazdıklarını Farsça düşünmeye kendini vermiş okumuşlar ulaşır . Aslında hala yolunu aramaktadır bu edebiyat.
Sayfa 571 - SayKitabı okudu
Nizâmiye'den yetişen Sünnî mutasavvıflar Yesevilik, Bektaşîlik, Nakşibendilik gibi Türk tarikatlarının kurulmasında görev almışlardır. Bu vesile ile Horasan, Mâverâünnehir ve Türkistan yöresinin sûfîler vasıtasıyla İslâmlaşması kolaylaşmış, medreselerin ve kitabî bilgilerin ulaşamadığı yerlere İslâm, bu sûfîler vasıtasıyla yayılmıştır. Nizâmiye medreseleri sadece İslâm âlemine tesir etmekle kalmamış, Avrupa üniversitelerinin kuruluşuna da örnek olmuşlardır. Avrupa'nın ilk üniversiteleri olan Oxford ve Cambridge üniversiteleri yapı ve ders programları itibarı ile nizâmiyeler taklit edilerek kurulmuşlardır. Nizâmiyelerin ünlü müderrisleri Cüveyni, Gazâlî, Ebü İshak eş- Şirâzi gibi âlimlerin fikirleriyle İslâm âlemi manevi teceddüt devresine girmiş, bu âlimlerin fikirlerinden etkilenen Avrupalı düşünürler (Saint Thomas, Pascal vb.) Batı âleminde yeni yorumlar getirmişlerdir. Bu manada Rönesans ve reform hareketlerinin temelinde Nizâmiye medreselerinin katkısı olmuştur.
Sayfa 364Kitabı okudu
318 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Merhaba, Amin Maalouf'dan okuduğum ilk kitap. Öncelikle semerkant'ı okurken binbir gece masalları okuyormuş gibi hissettim. O dönemin semerkantını buram buram hissettiriyor. Yazar okurları detaylara boğmayarak gayet sade bir anlatım tarzını benimseyerek kitabı kaleme almış. Kitap sadece yaşanan olayları aktarmakla kalmayıp, iki dönemde geçmiş olan mücadelenin, aşkın ruhunu aktarmış. Ayrıca duygulara hitap etmeyi ihmal etmemiş. Gerçekçi çizgisinden hiç sapmayarak savaş, intikam gibi temaları işlemiş. Aynı zamanda Kitap, Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının çerçevesinde ilerlemiş içiçe iki öyküden oluşmakta. Aslında tam olarak bir elyazmasının yazılışının ve yıllar sonra okunurken onun ve aynı zamanda İran'ın tarihinin öyküsü. 1072 yılında, Hayyam'ın Semerkant'ında başlayan ve Atlantik'te süre gelen bir serüveni konu alıyor. Kitabın bölümlerinde, başlangıçta Karahanlı Selçuklu Devleti dönemini Tugrul beyi, Çağrı beyi, Arparslanı ve o dönemde yaşanan kişi ve olaylara yer vererek anlatıyor, konular tam olarak Ömer Hayyam, Nizamülmülk, Hasan Sabbah çerçevesinde ilerleyerek şekilleniyor. Bunlarla beraber astronomi, matematik ve felsefe alanlarındaki bilgisiyle dönemine ışık tutan İran'ın büyük şairi Ömer Hayyam, siyasi başarıları ve devlet tecrübesi ve tabi Ömer Hayyam ile Cihan ve Benjamın ile Şirin arasında geçen iki aşk hikâyesini de içine alarak, içerisinde günümüzdeki İran 'da yaşanmış olan devrimi konu alıyor. Amin Maalouf'un kalemini okumak benim için bambaşka bir tecrübe oldu. Nice Amin Maalouf kitapları okumaya..
Semerkant
SemerkantAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202061,6bin okunma
Reklam
Türklerin tarihinde Kudüs, Şam ve Halep,
Önce Atsız Bey'in Büyük Selçuklu devleti Sultan Melikşah'ın kardeşi Tutuş tarafından öldürülmesi , sonra Artuk ve Tutuş tarafından 1085 yılında Halep'i kuşatmaya yürüyen Anadolu Selçuklu Devleti'ni kuran Süleyman Şah'ın Halep yakınlarındaki Ayn Seylem savaşını kaybetmesi ile burada öldürülmüştür. Sonra şahsi hırslarına yenik düşen ve büyük Selçuklu Devleti'ne kafa tutan Tutuş; Büyük Selçuklu devleti tahtına geçen Melikşah oğlu Sultan Berkyaruk ile Rey şehri yakınlarında savaşı kaybederek Tutuş savaşı kaybetti ve öldürdü. SONRA, Şam ve Halep yine Tutuş'un oğulları Rıdvan ve Dukak arasında taht kavgasına sahne olmuştur.
Sayfa 72 - Şam ve Halep....
Selçuklu dönemi ve Kudüs,
Kudüs'te Mardin adıyla anılan dev bir hânkah bulunmakta olup bu yapı; Bânisi ise bir rivayete göre S e l ç u k l u l a r ın Kudüs'ü. h i m a y e için gönderdikleri Artuk Bey, bir başka rivayete göre ise soyundan gelip Kudüs'ü himaye eden ardıllarıdır.(H.712)
Sayfa 58
510 syf.
6/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Bu kitap tarih kitabı değildir.
Bu yüzden kitapta tarihi olaylardan çok, hoşuma giden alıntıları paylaştım. Kitapta hurafeleri, iftiraları baz alarak kurgulanmış tarihi bi içerik olmayan romandır. O dönemde 100 bin haşhaşinin yaşadığı iddia ediliyor. Bu rakam oldukça uydurma bir rakamdır. Zira rakamların sayısı gerçek olsa Selçuklu'da bütün devlet kademelerini kontrol
Fedailerin Kalesi Alamut
Fedailerin Kalesi AlamutVladimir Bartol · Koridor Yayıncılık · 201241,6bin okunma
Tarih ile beraber yaşayan Türk milleti üstün bir "aile", "toplum" ve "devlet" kültürüne sahiptir. Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinin "askeri, siyasi, idari, içtimai, hukuki, iktisadi, bediî, dinî ve kültürel değerlerini mükemmel bir ahenk içinde devam ettirmesi, muhteşem eserlerin vücut bulmasını sağlamıştır. İnsana "erdem", topluma "huzur" sağlayan bu kültür zenginliği Osmanlı döneminde zirve yapmıştır. Dünya tarihinin hiç şüphesiz en görkemli uygarlıklarından biri olan Osmanlı, Akdeniz'i çevreleyen üç kıtada altı yüz yıl hükümran olmuş, İslam'ın bayraktarlığını yapmıştır. Osmanlı Hanedanı bu süre içerisinde Türk kimliği ve İslam ahlakı ile oluşturdukları kültür ve uygarlık üstünlüğünü dünyaya kabul ettirmiştir. Bu emsalsiz hanedanın devlet yönetimindeki başarısı birçok devletin ve ilim dünyasının araştırma konusu olmaktadır. Dünya var oldukça, tarih ilmi yaşadığı sürece bu gerçek ilgi alanı olmaya devam edecektir. Bin yıllık zaman içinde kazandırılan bu kültür hazinesi ne yazık ki bugün tam olarak elimizde bulunmuyor. Dünya tarihine renk veren, çağ açıp çağ kapayan Osmanlı kültür ve uygarlık değerleri bugün tam ve doğru değerlendirilebilmiş değildir. Osmanlı İmparatorluğu'nun sona ermesi ile milyonlarca kültür değeri olan belge ve bilgiler karanlığa itilmiştir
Reklam
296 syf.
10/10 puan verdi
·
33 günde okudu
AŞIRI TAVSİYE İÇERİR !
Öncelikle eser kesinlikle ve kesinlikle her şahsiyetin baş ucu esere olup herkesin kitaplığında bulunması gereken bir yapıt. Bu eseri ve içeriğini hayatımıza destur edinmeliyiz. Yöneticilere , devlet erkanına hediye edilebilecek Nadide eser ki zaten Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’a yazıldığı söylenen bir yapıt. Başından sonuna dek altını çizmekten kalem bitireceğiniz ve kolunuzun yorulacağı aşırı tavsiye içeren baş ucu yapıtı…
Yöneticilere Altın Öğütler
Yöneticilere Altın Öğütlerİmam Gazali · Semerkand Yayınları · 2012437 okunma
Medreselerin programlarının milli birlik ve beraberliği sağlayacak şekilde tanzim edilmesi yanında, imparatorluk ölçüsünde kadrolaşan bir öğretim sistemine gidilmesi de toplumdaki birlik ve beraberliği koruyan faktörlerden biri olmuştur. Bu yüzden, Roma'da Antonionler'in devri, İran'da Nevşirevan devri, Araplar'da Hz. Ömer devri, İngiltere'de Büyük Alfred devri ne ise Asya tarihinde Selçuklu idaresi de adalete dayanan siyaseti ve birliği temin etmesiyle aynı özelliğe sahip olmuştur.
Sayfa 321Kitabı okudu
Bâtınîliğe karşı yürütülen mücadelenin başını Gazâlî çekmiştir.
Sayfa 315Kitabı okudu
1097'de ilk Haçlılar geldiğinde, Suriye'deki Selçuklu varlığı ortadan kalkmış gibiydi. Bu bölgede Haçlıları karşılayan çok sayıda küçük hanedan, nihayet Eyyubiler tarafından birleştirildi. Mısır'ı Fatımilerden ve Kudüs'ü de Haçlılardan kurtaran, fatih ismiyle ün kazanmış olan Selahattin Eyyubi (ö. 589/1193) tarafından kurulan Eyyubi devleti, çok sayıda eyaletten oluşuyordu. Moğolları 658/1260'da Ayn Calut savaşında yenerek, onların batıya doğru ilerlemesine engel olanlar da yine son Eyyubilerin memlük (köle) askerleriydi.
Sayfa 332 - Kapı Yayınları 145, Araştırma İnceleme 34, Medival Islamic Political Thought, Çeviren Hakan Köni, 1. Basım Ekim 2007Kitabı okuyor
688 syf.
10/10 puan verdi
·
49 günde okudu
Aydınlığa Giden Yolda Karanlığa Dönüş
Kitap 800 ile 1200 seneleri arasındaki Orta Asya’da yaşanan durumu tarih sırasına göre çok akıcı bir dille anlatmaktadır. İlk başlangıcı İbn-i Sina ile Birûni arasında geçen bilimsel alışverişten bahsederek başlıyor. Dünyanın en geri kalmış ülkelerinden biri olan Afganistan’ın da içinde bulunduğu bölgenin bir zamanlar önde gelen bilim adamları ve düşünürlerin yetiştiği yer olduğuna tanıklık ediyoruz. Avrupa’nın, Orta Asya’da 11. asırda varolan “normal bilime” 17. asıra kadar erişemediği görebiliriz. Her türlü bilimsel araştırmanın temelinde matematik ve geometrinin, sonrasındaysa genel mantığın ve felsefenin önemli olduğu görülmektedir. Orta Asya’da kıtalar arası ticaret, kültürler arası etkileşimi doğurmuştu. Sulama sistemlerinin kullanıldığı tarım da yüksek seviyeli teknik kabiliyet ve yoğun ilerleme arzusu ortaya çıkarmıştır. Bölgede dini çoğulculukla her dinin kendi dilini getirdiğini ve değişime açık olduğunu görmekteyiz. Sonrasındaysa önce Arap fetihleri, baskıcı yönetim şekilleri sonra Moğol istilası, Selçuklu dönemi ile saraydakilerin gösterişe, mimariye, resme değer vermesini, Orta Asya’daki yaşayışı ve kalkınmayı geriye götürerek bir kültürün yok edilişine şahitlik ediyoruz. Bölgede olan olayların temel başlangıç sebebinin ise müslümanlar arasındaki sünni-şii ayrışmasının olduğu anlatılmaktadır. Kitapta Halife Memun, Nizamilmülk, İbn-i Sina, Ömer Hayyam, Bîruni, Buharî, Gazalî gibi birçok bilim insanının hangi şartlarda ne katkılar yaptıklarını okuyacaksınız. Tarihi ezberden okumayla öğrenemeyenlere mutlaka bu kitabı yaşayarak öğrenmelerini tavsiye ederim.
Kayıp Aydınlanma
Kayıp AydınlanmaFrederick Starr · Kronik Kitap · 2019343 okunma
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.