Çünkü kendim olamazsam onların olmamı istedikleri biri oluyorum ve onların olmamı istedikleri o insana hiç katlanamıyorum ve onların olmamı istedikleri o dayanılmaz kişi olacağıma hiçbir şey olmayayım ya da hiç olmayayım daha iyi, diye düşünüyordum.
Öncelikle söylemeliyim ki her ne kadar eleştirilse de benim Tahsin Yücel hayranlığım git gide kabarıyor. Yazdığı romanlarda hem böylesine akıcı bir kurgu oluşturabiliyorken hem alttan verdiği mesaj, aslında gözümüze gözümüze soktuğu gerçekler fevkalade... Kitap Kumru isimli kızın köyde başlık parasıyla evlendirilmesi sonucu kocası Pehlivanla İstanbul’a kapıcı dairesine gelişi ve sonrasındaki şehir hayatına nasıl kendini kaptırdığı ile ilgili. Kitaba en büyük eleştiri “ buzdolabı “ mevzusundan yapılmış. Kumru’nun temizliğe gittiği evde tanıştığı buzdolabına olan hayranlığı, tutkusu evet bir nebze abartılmış veya çok fazla işlenmiş olabilir ama zaten tüm olay buradaydı. İnsalığın maddeye, nesneye olan düşkünlüğü başka nasıl anlatılabilirdi ki ben asla sıkılmadan okudum, her an Kumru’nun yeni bir şeye adapte oluşunu, Pehlivan’ın ona tavrını merak ederek okudum. Elde edene kadar en önemli zannettiğimiz her detayın bizim olduktan sonra bir hiçe dönüşmesi ancak böyle güzel anlatılabilirdi canım Yücel
Kumru ile KumruTahsin Yücel · Can Yayınları · 20181,476 okunma
Sorarlarsa, "Ne iş yaptın bu dünyada?" diye, rahatça verebilirim yanıtını: "Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyarın arasına doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından.