Meşe Fısıltıları
Meşeler fısıldaşıyorlardı onlardan duydum "O ölecekti" diyorlardı lanetli mi oldun? Dışarıda oturuyordum köpek havladı Yönümü göremiyordum
Sayfa 73 - metisKitabı okudu
— Gerçeği söylüyorum, şaka yapmıyorum: Yarım asır mutluluğu aradık, zenginken hiçbir şey bulamadık; şimdi hiçbir şeyimiz yok, başkasının yanında yaşıyoruz ama öyle bir mutluluk bulduk ki daha iyisini istemiyoruz. — İyi de şimdiki mutluluğunuz nasıl bir şey ki? — Bak şöyle: Zenginken kocamla bir saat bile huzurumuz yoktu; ne konuşabiliyor ne
Reklam
BEHZAT BUTAK, TÜRK TİYATROSUNUN KİLOMETRE TAŞLARINDAN BİRİYDİ Behzat Hâki Butak (1891-1963) – Neden yüz veriyorsunuz bu çurçurlara?.. Bizim çektiğimizin on binde birini mi çektiler?.. Hayta sürüsü bunlar, serseri bunlar!.. Biz getirdik Türk tiyatrosunu bu duruma!.. Biz taşıdık o kötü günlerinden bu güzel günlerine!.. Bunlar hazıra
ORHAN VELİ’YLE AYNI KADINI SEVMİŞTİK Bu topraktan biriydi Adı Orhan Veli’ydi Elleri dost omuzunda Yaşamak kaderiydi Kendi gitti ismi kaldı yadigar.
Her gün kendi kendine şunu söylese insan, diye bağırdım: dostlarına, onlara sevinçlerini bırakmak, paylaşarak mutluluklarını çoğaltmak dışında bir şey yapamazsın. Korkulu bir tutku ruhlarını derinden acıtır, sıkıntıdan sarsarsa, onlara bir damla teselli verebilir misin? Ve son, umarsız bir hastalık, esenli günlerinde altını oyduğun varlığa musallat olup da, artık fersiz seri sefil yatağa düşmüş, boş bakışları göğe yönelmiş, soluk alnında ecel terleri gelip giderken, sen de yatağın ucunda bütün servetinle hiçbir şey yapamamayı içinde duyarak, bir ilençli gibi durup, korkudan için kasılırken, batmakta olan varlığa bir damla güç, bir kıvılcımlık cesaret vermek istersin. Yaşadığım böyle bir sahnenin anısı, bu sözleri söylerken bütün şiddetiyle üzerime abandı. Mendili gözlerime tutup, onlardan ayrıldım, ancak Lotte'nin, gitmemiz gerektiğini bildiren sesiyle kendime geldim. Ve yolda her şeye böylesine hararetle katılmamın beni mahvedeceğini! kendimi sakınmam gerektiğini söyleyerek beni bir payladı ki! - Ey, melek! Senin için yaşamalıyım!
Mutluluk nerede?
— İyi de şimdiki mutluluğunuz nasıl bir şey ki? — Bak şöyle: Zenginken kocamla bir saat bile huzurumuz yoktu; ne konuşabiliyor ne ruhlarımızı düşünebiliyor ne de dua edebiliyorduk. Bir sürü meşgalemiz vardı! Misafirler gelir, onları nasıl ağırlayacağımızı, bizi ayıplamasınlar diye ne ikramda bulunacağımızı düşünürdük. Misafirler gider bu sefer de hizmetçileri kollamamız gerekirdi; onların tek derdi işten kaytarmak, işkembelerini doldurmak, bizimki de malımızı onlardan korumaktı. Günaha giriyorduk yani. Kurt taylara, danalara dadanmasın, hırsızlar atlarımızı çalmasın diye didinirdik. Yatağa girer, ama koyunlar kuzuları ezecek korkusuyla uyuyamazsın; gecenin bir vakti kalkıp koyunları kontrol etmeden rahat edemezsin. Sonra yine telaş başlar, kış için nereden yem bulmalı diye dolanırsın. Bunlar yetmezmiş gibi benim ihtiyarla hep çatışırdık. O şöyle yapmalı derdi, ben böyle derdim ve kavga edip yine günaha girerdik. İşte bunca kaygı arasında yaşadık, bir sürü günaha girdik, mutluluk falan da görmedik. — Peki ya şimdi? — Şimdi sabah kalkınca, kocamla sevgiyle, dostça konuşuyoruz. Kavga edecek, kaygılanacak bir şeyimiz yok. Tek işimiz efendiye hizmet etmek. Gücümüz yettiğince, istekle çalışıyoruz ki efendimiz zarar değil kâr etsin. İşten dönünce öğle yemeği, akşam yemeği hazır; kımız da var. Kışın yakacak tezek var, ısınmak için gocuk var. Hem konuşacak, ruhumuz üzerine düşünecek, Tanrı’ya dua edecek vaktimiz de var. Elli yıl aradık mutluluğu, ancak şimdi bulduk.
İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
489 öğeden 361 ile 370 arasındakiler gösteriliyor.