Her gün kendi kendine şunu söylese insan, diye bağırdım: dostlarına, onlara sevinçlerini bırakmak, paylaşarak mutluluklarını çoğaltmak dışında bir şey yapamazsın. Korkulu bir tutku ruhlarını derinden acıtır, sıkıntıdan sarsarsa, onlara bir damla teselli verebilir misin?
Ve son, umarsız bir hastalık, esenli günlerinde altını oyduğun varlığa musallat olup da, artık fersiz seri sefil yatağa düşmüş, boş bakışları göğe yönelmiş, soluk alnında ecel terleri gelip giderken, sen de yatağın ucunda bütün servetinle hiçbir şey yapamamayı içinde duyarak, bir ilençli gibi durup, korkudan için kasılırken, batmakta olan varlığa bir damla güç, bir kıvılcımlık cesaret vermek istersin.
Yaşadığım böyle bir sahnenin anısı, bu sözleri söylerken bütün şiddetiyle üzerime abandı. Mendili gözlerime tutup, onlardan ayrıldım, ancak Lotte'nin, gitmemiz gerektiğini bildiren sesiyle kendime geldim. Ve yolda her şeye böylesine hararetle katılmamın beni mahvedeceğini! kendimi sakınmam gerektiğini söyleyerek beni bir payladı ki! - Ey, melek! Senin için yaşamalıyım!