Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu vatanın sahibi benim. Sen burada sığıntı olduğun halde bana vatan haini diyorsun. Sen vatanın ne olduğunu biliyor musun? Vatan suçlulardan alınan rüşvet değildir. Vatan ataların kılıcı ile alınan ve kanla korunan topraklardır. Senin atalarından bu toprak için ölmüş kimse var mı? Ben sana cevap vermeye mecbur değilim.
"O yetmiyor bu sefer de dindarların tüm günahlarının faturasını bize kesiyorlar. İslam'ı sanki ben yüklenmişim gibi geliyor. Sırtımda koskoca İslam yükü hocam! Nasıl çekebilirim ben bu ağırlığı? İslam'ı ben mi temsil ediyorum? Bir televaiz çıkar bir vaaz verir. İpe sapa gelmez bir söz söyler, 'ne diyor bu sizinki- ler' derler. 'Nereden bizimkiler oluyormuş' desem 'sen dindar değil misin, sizin hocalarınız değil mi bunlar?' diye başlıyorlar konuşmaya."
Reklam
Eee sen şimdi naneyi yemedin mi niye yedin elmayı havva
Ey Yaratılanların en güzeli, Tanrının yarattıklarının Sonuncu en iyisi, gözün görebileceği, aklın düşünebileceği en güzel şey, Kutsal, tatlı kadın! Nasıl böyle birden kaybettin kendini, Soldun ve ölüme yaklaştın? Yasağı nasıl ihlal ettin, Yasak, kutsal meyveyi nasıl kopardın? Seni lanetli bir düşman kandırdı, Ama kim bilmiyorum ve seninle beraber ben de mahvoldum; Hiç kuşkusuz seninle birlikte ben de öleceğim. Sensiz nasıl yaşarım? Senin tatlı konuşmandan Aşkından nasıl vazgeçerim de bu vahşi ormanlarda Kimsesiz yaşarım? Bir kaburgamı daha versem ve Tanrı Bir Havva daha yaratsa bile senin kaybını asla unutamam. Hayır, hayır! Doğanın bağı çekiyor beni, sen benim Erimsin, kemiğimsin, mutluluk ya da acılarda ayrılamayız biz.’
“Benim aldığım hazzı zaten yaptığından daha fazla arttırman mümkün değil, sadece o güzel, leziz, iştah açıcı varlığın bile yetiyor.” Yanaklarım kızardı. “Ama ben gerçekten yeni şeyler denemek istiyorum.” Jonas dudağını ısırdı. “Peki, tamam. Sana bir teklifim var, benim eğitim aşamasındaki minik samurayım.” “Nedir?” “Kısasa kısas yapacağız.” Dikkat kesilmiş halde ona bir bakış attım. “Bu Jonas ve Saralı m Kısasa Kısas Macerası olacak.” “Sen canın hangisini isterse o fellatio şeklini yaparak canıma okuyacaksın ve ben de memnuniyetle sana naçizane değerli hediyeni vereceğim. Ardından sıra bana geldiğinde sana istediğim her haltı yapabilirim.” Heyecanla titredi. “Şimdi yaptığımız bu değil mi zaten? Bana canının istediği her şeyi yapıyor oluşun? Bundan ne farkı var ki?” “Şşşt. Bu artık resmiyet kazandı. Kurallar ve geri kalan her şeyle birlikte. Kısasa kısas. Sen bana istediğini yapıyorsun, karşılığında ben de canım ne isterse sana onu yapıyorum.” Dudaklarını yaladı. “On iki gün boyunca,” diye ekledim. “Bu senin için On İki Günlük Oral Seks olacak.” “Ve senin için de On İki Günlük Nefis Muameleler.” “Jonas, sen bana her gün nefis muamele yapıyorsun. Bu farklı ve yeni bir şey değil k i...” “Sadece ayak uydur be kadın. Neden benim üzerimde otorite kurup eğlencemi yok etme ihtiyacı duyuyorsun ki? Çok otoritersin.”
Sayfa 258
“Sen Shrek’sin, ben de prenses Fiona’yım.” “Eh, yeşil en sevdiğim renktir.” “Nasıl bir yeşil? Canavar dev yeşili mi?” “Senin gözlerinin yeşili neyse ondan.”
Sayfa 183
Bana zihinsel şok dalgası vermiş gibi gözlerimi kırpış­ tırdım. Doğrulup gözlerinin içine baktım. “Bebeğim. Sen ne diyorsun? Kafam karıştı.” Elini yanağıma koyup beni öptü. “Benim Muhteşem Sarah’ım,” dedi çenemi tutarak. “Beni çok tahrik ediyorsun bebeğim. Beni ne kadar tahrik ettiğinin farkında mı­ sın?” Yumuşak hareketlerle göğsümü
Sayfa 251
Reklam
Ülke
Kasketimi eğip üstüne acılarımın Sen yüzüne sürgün olduğum kadın Karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin . Yalnız aşkı vardır aşkı olanın Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan Sen yüzüne sürgün olduğum kadın Kardeşim olan gözlerini unutamadım Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını Dostum olan ellerini unutamadım Karım olan karnını ve önlerini Orospum olan yanlarını ve arkalarını İşte bütün bunlarını bunlarını bunlarını Nasıl unuturum hiç unutamadım. . Ben şimdilerde her şeyi sana bağlıyorum iyi mi . Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını Sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya Yokluğun gayri şurdan şuraya geldi Bir günler şölenlerle egemen ülkende Şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor.
İnsan kaybolmayı ister mi? Ben işte istedim bayım. Uzaklara gittim Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!
"Ssh.'" Efe'nin seslenmesiyle göz ucuyla ona baktım. "Sormayacakmısın?" "Sorular," dedim iç çekerek. "Sorular çok önemlidir. Burada kime neyi sorman gerektiğini iyi düşünmelisin ve asla birine görevini sormamalısın. Yanımdaki adam tekrar nefesini içine çekerken, "Kaan eğitti bunu," dedi Arslan. "Laflara bak, havalı puştun lafları. Merih'in dudağı kırılırken Efe göz devirdi. Karşımdaki adam bizi sessizce izlerken Efe, "Sor hadi," dediğinde yutkunurken Merih'e bakmıştım onay almak ister gibi. Gözlerini kapatıp açtığında Efe'ye döndüm "Askersin, değil mi?" Bu Birim'de asker olmayı kastettiğim soru değildi, devletin resmi askeri olup olmadığını soruyordum. Çünkü ben abimin peşinden Efe'yle, "Ben de asker olacağım!" diye konuşurken, beni terslemekle kalmamış, "Ne senden ne benden asker olmaz," demişti. Ben olamazsam sen de olamazsın," dediğimde söz vermişti. Zaten asker olmayacaktım, Ahu'yu bırakamazdım ama Efe bana asla yalan söylemezdi ve sözlerini tutardı. Sırdaşımdı. Suç ortağımdı. Ona verip de tutmadığım söz yoktu onun da öyle yaptığını zannediyordum.
Sayfa 295 - Parola yayınlarıKitabı okuyor
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.