Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Arada bir küçük tartışmalar, gözyaşları, güvensizlikler, barışmalar yaşanıyordu. Fakat şimdi yolları ayrılıyordu. Kadın buradan, erkek oradan yürüyordu. Birbirini seven iki insan mı? Bu eskidendi. İki dost mu? Yanılgı. İki düşman mı? Sen orada, ben burada. Kazanan kim?
Ben bunaldım. Uzaklara bakmak çok acı. Sen bunalmadın mı...
Reklam
İnsanın sayısız geceler boyunca odada pinekleyerek kitap okuduğunu, yada kara kara düşündüğünü getir gözlerinin önüne. Kimi zaman boşa koyarsın dolmaz, doluya koyarsın almaz, doğru mu düşünüyorsun yanlış mı bir türlü bilemezsin, çıkamazsın işin içinden, danışacağın tek bir Allah’ın kulu bile yoktur. Dönüp de sen ne dersin bu işe diyebileceğin hiç kimse yoktur yanında, sen de görüyor musun benim gördüğümü diye soramazsın hiç kimseye. Kaygılısındır, kararsızsındır. Bir ölçü yoktur elinde. Neler gördüm ben burada, neler neler yaşadım .Sarhoş filan da değildim. Uykuda mıydım bilmem. Ama yanımda birisi olsaydı, uyuyordun, düş görüyorsun derdi. Ve işte o zaman her şey çözümlenmiş olurdu...
Meraklı bir keşiş bir ustaya “Yol nedir?” sorusunu sordu. “Hemen gözünün önündedir,” dedi usta. “Niye kendi başıma göremiyorum?” “Çünkü kendini düşünüyorsun.” “Ya sen: sen onu görüyor musun?” “ ‘Ben görmem,’ ‘sen görürsün’ diyerek çift gördüğün sürece gözünün önünde perde olur,” dedi usta. “Ne ‘Ben’ ne de ‘Sen’ olmadığı zaman biri onu görebilir mi?” “Ne ‘Ben’ ne de ‘Sen’ olmadığın zaman onu görmek isteyen kimdir ki?”
"Kumru,'' dedi Uraz, "Ben ne diyorum sen ne diyorsun?" Hüzünle gülümsedim "Yani..." dedim ve bir deli cesaretiyle devam ettim, "Bu yarışmada bir öpüşme anı olsa bu ekranda gösterilir mi gösterilmez mi bunu göstereceğim şimdi onlara." Uraz kaşları çatılı, soran gözlerle beni izlerken ona yarım adım kadar yaklaştım. Tenim tenine değdiğinde ise başımı kaldırdım. Başını eğmiş bana bakarken parmak uçlarımda yükseldim ve dudaklarımı dudaklarına değdirdim.
"Seçimi kazanma şansımı küçük görüyorsun, değil mi?" "Hem de çok," diye onayladı eski Eğitim Bakanı. "Sen bir Smyrno'lusun." "Bu yasal bir engel teşkil etmiyor. Unutma ki ben de Vakıf'ta eğitim gördüm." "Haydi ama, kimi kandırıyorsun? Önyargı ne zamandan beri kendininkinin dışında bir yasa tanır oldu?"
Sayfa 304Kitabı okudu
Reklam
- Niçin gülüyorsun? Gülen arkdaşı cevaben: - Seni düşünüyorum da, onun için... Bütün bu işler içinde sen ne olacaksın? Mustafa Kemal, bu suale sarih cevap vermeden, yalnız şu umumi cimle ile karşılık vermiştir: - Ben mi? Ben de sizleri o makamlara koyabilen olacağım.
Yandan Çarklı
…öyle pis bir zaman ki. Elde on para yok. Yer demir, gök bakır. Kar dersen diz boyu. Sobamız oldu bitti yok. Kömürü köcürmüden kiloyla alırız. Sermayeyi kediye yükleyince onu da alamaz olduk. Vay anam vay! Açlık bir yandan, soğuk bir yandan. Çocuklar sızlanırlar. Karı, fıkara karı öteye döner ağlar... Baktım olacak gibi değil, ben de boynumu büküp
Sayfa 74 - Barış Yayınları, 1. Baskı (1966)Kitabı okudu
Neden bir ilişki ?
Evet, neden? Başka bir acıyı dindirmek için mi, boşluğu doldurmak için mi, başka bir aşkın üstesinden gelebilmek için mi, yalnız kalmamak için mi, hiç olmasındansa bir ilişki olması daha iyi diye mi, seks için mi, yalnızlık korkusundan mı? Neden ?
Sayfa 159 - Destek yayıneviKitabı okuyor
Yandan Çarklı
Karnı burnunda hanımını işaret ederek. “Hâlâ yeni yeni canlar peşindesiniz,” dedim. Baktı, gördü. güldü. “Ne yapayım?” “Bilmem ama, tedbirli davranamaz mısınız” Gene adeta şahlandı: “Yani ne yapmalıyım?” Düşürmek gibi, hamile bırakmamak gibi…” “Allah’ın binasını yıkamam!” dedi. “Yıkamam. Çünkü, isterse milyonların olsun, vermediğine vermiyor.
Sayfa 72 - Barış Yayınları, 1. Baskı (1966)Kitabı okudu
Reklam
"Buldun mu peki?" dedim, "Cevapları..." Uraz başını salladı. "Buldum Kumru." dedi. "Neymiş peki?" "Soru zaten sendin ama cevap da senmişsin..." dedi, "Ben ileride bir gün geriye dönüp baktığımda seni yanımda tutabilmek için her şeyi yaptım mı diye düşünürken pişmanlık yaşamak istemiyorum Kumru. Ben sana çok adım attım, sen o adımları görmedin ama bak, ben hala sana adım atıyorum Kumru..."
"Sen bana neyin hesabını soruyorsun Uraz?" dedim sakin bir sesle. "Ben sana hiçbir şeyin hesabını sormuyorum." dedi, "Sana yalnızca soru soruyorum. Ben sana ne yaptım Kumru? Ne yaptım da acı çektiriyorsun bana?" "Ben mi.." dedim sinir bozukluğuyla gülerek, "Ben mi acı çektiriyorum sana?" Uraz sözlerime inanamıyor gibi baktı yüzüme. "Sen değil de ben mi acı çektiriyorum sana?" dedi, "Söyle o zaman Kumru! Ben sana ne yaptım? Söyle! Ayrılmak isteyen sendin. Ayrıldıktan sonra ben mi suçlu oldum?"
"Ne sorayım ki sana?" dedim titreyen sesimle. "Bilmiyorum," dedi Uraz, ellerini kendini anlatmaya çalışır gibi açtı, "Bilmiyorum Kumru. Ben sana ne yaptım bilmiyorum Benden ayrlmanı anladım, depresyondaydın. Ama artık bana düşmanınmışım gibi davranmandan çok yoruldum Kumru.'' "Ben sana düşman gibi davranmıyorum..." dedim gözlerime kadar gelen gözyaşlarımı sabit tutmaya çalışarak. "Öyle davranıyorsun Kumru." dedi Uraz, "Ya ben sensiz üç gece geçirdim, kafayı yedim ulan, kafayı yedim. Her gittiğimiz evde senin gelmeni bekledim.'' Sonra durdu ve hüzünle kendi kendine konuşur gibi bir tonda ekledi, "Gelmedin ama... gelmedin bana." "Sen de gelmedin....'' diye fısıldadım. Uraz acı içinde gülümsedi. "Doğru," dedi, "Dayanabilirim sandım, yapamadım. Sonunda bir yalan söyledim denk getirdim bizi. Ben bunu yapmasaydım sen asla adım atmayacaktın, öyle değil mi Kumru?"
Ben tam kapıyı açacaktım ki kapının benim kulpu tutan elimden bağımsız bir sekilde hareket ettiğini fark ettim. İrkilerek baktığımda kapı bir anda açılıverdi. Kendimi korkuyla geriye çektiğim an arkamdakiler durdu. "Kumru, iyi misin?" dediğini duydum Bulut'un. Açılan ve aralık kalan kapı bir anda genişçe açıldı. Ben korku dolu gözlerle ve aklımda soru işaretleriyle açılan kapıya bakıyordum ki gözlerim denk gelmeyi hiç beklemediğim bir çift gözle karşılaştı. "Siz mi geldiniz?" dedi tanıdık ses, "Ben de bahçeye çıkıyordum." Önce bana, sonra Batı'ya baktı. Batıhan'a alaycı gözlerle gülümseyen Uraz Kayalar'dan başkası değildi. "Sen.." deyiverdim şaşkın bir fısıltıyla. Uraz geçmem için kenara çekildiğinde şaşkınlıktan kıpırdayamıyordum bile. "Abi sizin ne işiniz var burada?" dedi Bulut heyecanla. "Geldiniz sonunda!" İçeriden kostura koştura gelen Nisan bana sıkıca sarıldı.
"Siz Uraz ile beraberdiniz, değil mi?" deyiverdi Batı bir anda, "Eskiden yani." Yutkunmaya çalıştığım çayım boğazımda kalınca öksürmeye başladım. Batı gülerken Bulut bir yandan sırtıma vuruyor, bir yandan da konuşuyordu. "Çok da eski sayılmaz aslında." Kendime gelip derin bir nefes aldım. "Öyleydik, evet." "Arkasına bile bakmadan gitti, ne garip...'' dedi Batı, "Sen benim eski sevgilim olsan seni burada bırakıp asla diğer eve geçmezdim. Deli miyim ben?" Ben buna cevap olarak ne söyleyebileceğimi düşünürken Bulut'un öfkeli nefesini duydum. "Öyle deyince terk edip ülke değiştirmiş gibi oldu." dedi Bulut, "Adam alt taraf az ötedeki eve gitti." "Ben gitmezdim işte." dedi Batı, "Gerçi onun da derdi başka. Belli ki yeni limanlara yelken açlyor..."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.