Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hâlidî tarîkatının ulaştığı bölge olan Malay-Endonezya dünya- sının, Şafiî mezhebine bağlılık ve şeriat-örf tezatının varlığı dışın- da tarîkatlarla pek az ortak yanının varlığından sözedilmektedir. Dünyanın farklı coğyalarında tarîkat faaliyeti yürüten Hâlidî halife olarak insanların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmakta, halka şefkat kollarını uzatıp dertlerine çare bulma gayreti sarfetmektedirler.
Şeriat, tarikat, yoldur varana, Hakikat meyvesin andan içeru...
Reklam
Artık zor görülen hasletler:
Öfkeye neden olan şeylerden bir tanesi de, birine bir toplumda özellikle hiddetli bir şekilde kızarak ve Allah'a ve Resûlü'ne dayandırmadan iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymaktır. Çünkü karşıdaki kişi bunun Allah'tan değil de konuşan kimseden olduğunu, bu sözlerle kendisine nasihat etmek değil de ayıplamak ve kınamak istediğini zanneder. Dolayısıyla cahilliğinden dolayı öfkelenir. Bunun ilacı, mümkünse bu nasihati gizlice yapmak, anlattıklarını Allah'a dayandırmak, yumuşak ve şefkatle konuşmak ve şeriat ilimlerini öğretmektir. Eğer o kimse bunun bir nasihat olduğunu bildiği halde öfkelenirse bu riya, kibir ve kendini beğenmekten ileri gelir.
Sayfa 217
Genellikle tasavvuf literatüründe tarîkat şeriatın özü veya şeriatın bir derece ötesindeki mertebe olarak görülmüştür. Bu görüş her iki durumda da tarîkatın şeriata üstünlüğünü iddia eder. Sirhindî ise tarîkatı şeriatın bir hizmetçisi haline dönüştürür. Şeriatın üç kısmı vardır: İlim, amel ve ihlâs. Bu üçü kâmilen bir arada bulunmadıkça şeriat tam manasıyla tatbik edilemez. Sûfîleri toplumdaki diğer insanlardan ayıran tarîkat, şeriatın bir hizmetçisi olup görevi ihlâsı kemâle erdirmektir. Tarîkata intisâb etmekten maksat yalnızca şeriatı mükemmel bir şekilde yaşamaktır; yoksa şeriata ilâveten yeni şeyler ortaya koymak değildir. Bu tür ifadeleri değerlendirirken onun sadece İslâm’ın hukukî esaslarını değil vahiy yoluyla gelen dinin tamamını kastettiğini unutmamak gerekir.
Sayfa 550Kitabı okudu
Şeriat dediğimiz ilahi emir ve yasaklardır. Hz. Peygamber’in sünnetidir. Tarikat dediğimiz, zühd ve takvadır. Şeriatın emri olan farz, vacip ve bütün hoşgörülen iyiliklerin yanında, nefse zor gelen işleri yerine getirmeye çalışmaktır. Hakikat, gönlü mâsivadan temizleyerek Hak Teâlâ hazretlerini bilip, müşahede üzeridir
Gazalinin Sünni tasavvuf anlayışını yerleştirmek üzere çalışan diğer şahsiyetlerden farkı ve orijinal tarafı; onun İslam'da sünnilik ve tasavvuf veya şeriat ile tarikat diye iki ayrı cereyanı uzlaştırması değil,Bu ikisinin bir olduğunu göstermesidir.
Reklam
“Şeriat kandil gibidir” dedi Şems-i Tebrizî. “Nuruyla aydınlatır. Ama unutmamalı ki kandil karanlıkta yürürken önünü görmeye yarar. Şeriattan sonra tarikat gelir. Tarikattan sonra marifet. Marifetten sonra hakikat! Şayet ana istikamet unutulur ve insan şeriatı araç değil amaç sayarsa, o kandilin ne faydası kalır?”
Başkasının küfrüne razı olmak (!)
Üçüncü Kısım: Küfr-i Hükmî: Küfrün kısımlarından üçüncüsü küfr-i hükmîdir. Bu, Allah'ı, kitaplarını, meleklerini, resullerini, ahiret gününü ve ahirette olacak şeyleri, şeriat ve şeriat ilimlerini hafife almak gibi Allah ve Resûlü'nün yalanlama alameti saydığı şeylerdir. Kendisinin küfrüne razı olmak da mutlak olarak küfürdür.
Sayfa 122
Şeriat der ki "Senin ki senin benim ki benim ." Tarikat der ki:" Senin ki senin ,benimki de senin". Marifet der ki "Ne benimki var ne senin ki". Hakikat der ki :" Ne sen varsın , ne ben".
Sayfa 230 - Doğan kitapKitabı okudu
Ahlakın menşei nefsî kuvvetler olup, bunlar üç tanedir. 1. Konuşma: Bu idrak kuvvetidir. Bunun itidalli olanına hikmet denir. Hikmet nefsin bir melekesi olup, onunla doğru yanlıştan ayırt edilir. Konuşmanın aşırı olmasına ise cerbeze denir. Cerbeze, müteşâbih ayetler ve kader konusu gibi idraki zor olan şeylerden haberdar olmaya çağıran bir
Sayfa 111
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.