...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce
bıçak
Fırtınalı deniz, yağmur gökyüzü
Kalanlar dost sandı, her sahte yüzü
Duydu da aldandı, yalandan sözü
Gerçekler sahteye tutsaktı, kaptan
Yudumla çayını, kalmadı vakit
Topla saatleri, bavulunla git
Zamanı, sessizlik içinde erit
Ruhunda gel-gitler tutsaktı, kaptan
Vedalar mı? Zordur, aldırma buna
Kır artık dümeni, yokluk yoluna
Varmaya az kaldı, sabrın sonuna
Limanlar kalmaya tutsaktı, kaptan
Belli olmaz sonu bu hikayenin
Belki bir yön çizer, nasır ellerin
Rüzgara sarılmış, bak yelkenlerin
Hesaplar, kitaplar tutsaktı, kaptan
06.05.2020
Ve Güz Geldi Ömür Hanım
Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce
bıçak ağzı...
Samuel Beckett . 1928-1930 yılları arasında İngilizce okutmanlığı yapıyor ve eserlerini İngilizce yazmaya başlıyor. Ardından aynı kolejde Fransızca okutmanlığı yapmaya devam ediyor. 1945’ten sonra eserlerini Fransızca yazmaya
Ürkütücü derecede zayıf ya da abartılı biçimde şişman yaratıklar, karganınkine benzer sesler çıkartarak gevezelik ediyorlar ya da umutsuzca boşluğa bakıyor, sessizlik ve hiçlik içinde kayboluyorlardı.
Yaşamak adlı davanın yargıcı olan,
Vicdan muhasebesi yapan,
Kendi içinde mahkemesini kuranlardır ince ruhlu insanlar.
İntihar ederek yaşamına son veren, Doğu’nun Franz Kafkası olarak bilinen Sadık Hidayet Kör Baykuş’ta ruh durumunu şu şekilde ifade ediyor:
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.
Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya.
Bazı kimselerin ölümle savaşı daha yirmisinde başlar.
Kimse göründüğü kadar dayanıklı değildir. Sadece görünmeyen yangınlar, duyulmayan fırtınalar, gizlice çürüyen ruhlar vardır.
Sergey Yesenin ise son şiirinde "Şu yaşamda yeni bir şey değil ki ölüm.” Der "Ama yaşamak da yeni sayılmaz kuşkusuz.”
Sylvia Plath’ın son satırları ise söyledir: "Karanlığın sızdığını görüyor musunuz çatlaklarımdan? Tutamıyorum içimde hayatımı."
Mutluluğun enkazına giden süreçte,
Etken düşüncenin empoze edildiği döngüydü küçük çatlaklar.
Etrafımızdaki insanların birleşim kümesi olmaya zorlanmış,
Edilgen, kendinden uzak olan ruh sürgüne gönderilmiş.
Bu noktada içe atılan en gürültülü sessizliğin yankısında sağırlaşmış.
Neydi ölümün simgesi?
Sonsuz bir sessizlik mi?
Bağırmayı unutanların çığlıkları mı ?
𝔈.𝔇.
"Bir kaç yıl önce bu çerçeveyi yaptırırken en yakın camcıya gitmiştim. Fena halde yorgun olduğum için, farklı yerlere bakarak fiyat karşılaştırması yapma gibi tutumlu annemden kalma bir alışkanlığı bir kenara bırakarak :)☺️Camcı ile hemen bir çerçeve seçmiştik. "10 dakikada hazır olur abicim" dedi ve hızla işe koyulmuştu. Fiyatını öğrenmeden ağzımdan bir anda, onay sözcükleri çıkıvermişti. Sonra hızla kendime gelip "fiyatı nedir, bankamatikten çekip hemen geleceğim" demiştim! "Ortalama 40 ya da 50 tl tutacağını düşünüyordum sorarken. Kafasını kaldırdı ve "100 tl "demişti. Sonra hemen "Yok 70 tl yeterli" demişti. Biraz durdu, sessizlik oldu bir süre. "Kardeş 50 tl dedi" Yüzü, fiyatı söylerken ve rakamları değiştirirken şekilden şekle girmiş, ses tonu değişmiş, gözleri kendinden emin niteliğini yitirmişti. Ücret nedir diye sorarken, ne söylese pazarlık yapmadan vermeyi düşünüyordum, beni kazıklamayacağına dair safça ona güvenerek. Yapamadı. Yapmak istedi ama yapamadı. O an ona engel olan şey her ne ise çervedeki, yaşamı boyunca onu aramış ama ne kendi içinde ne de kendi dışında onu bulamamıştı :) ☺️
H. G. Wells ile beraber bilim kurgunun hatta çoğu güncel eleştirmene göre teknolojinin öncüsü olarak düşünülmektedir. Eserlerinde genellikle icat kullanmayı, teknolojiden sık sık bahsetmeyi ve sanayi, makine ile ilgili yeniliklerden bahsetmeyi çok sevmektedir ve bazı konularda ilham kaynağı olduğu da