Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

135 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bir Cisim Yaklaşmıyor Efendim! : Godot’yu Beklerken
“Felsefe yapmak, kişinin, gelmeyeceğini bildiği birisini beklemesine benzetilebilir.” -
Oruç Aruoba
Oruç Aruoba
1906’da Dublin’de doğuyor
Samuel Beckett
Samuel Beckett
. 1928-1930 yılları arasında İngilizce okutmanlığı yapıyor ve eserlerini İngilizce yazmaya başlıyor. Ardından aynı kolejde Fransızca okutmanlığı yapmaya devam ediyor. 1945’ten sonra eserlerini Fransızca yazmaya başlıyor. Buna gerekçe olarak da İngilizce dışında yazmanın ona daha sade bir üslup kazandırdığını söylüyor.
Eşlik
Eşlik
,
Mercier ile Camier
Mercier ile Camier
,
Murphy
Murphy
,
İmge
İmge
,
Hiç İçin Metinler
Hiç İçin Metinler
gibi yapıtlarıyla edebiyat dünyasında ses getiren Beckett, kendi edebi üslubunu oluşturan ve imgesel bir anlatım yakalayan yazarlar arasında gösterilmeye başlanıyor. 1949’da Fransızca olarak yazdığı
Godot'yu Beklerken
Godot'yu Beklerken
isimli bu eşsiz yapıt, yazarın ününü Fransa ve İngiltere’nin ötesine taşıyarak onu tüm dünyada şöhretli bir yazar haline getiriyor. Nitekim 1969’da ise Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülüyor Samuel Beckett. + “Pişman olursak.” - “Neden ötürü?” + “Şeyden… (Bulmaya uğraşır.) Ayrıntılara girmeye gerek yok.” - “Doğduğumuza mı?” (Sayfa 13) Eser ilk olarak 1953 yılında Paris’te sahneleniyor. Büyük beğeni topladığını gören Beckett derhal birkaç değişiklik yaparak kendi eserini İngilizce’ye çeviriyor ve böylece tüm dünyada en çok sahnelenen ve en beğenilen oyunlar arasına girerek 70 yılı aşkın bir süredir varlığını sürdürüyor. Hatta Godot’yu Beklerken’in tüm zamanların en iyi oyunu olduğunu iddia edenler de yok değil. Son derece iddialı olan bu görüş için net bir sonuca ulaşamayız elbette fakat her edebiyatseverin mutlaka okuması gereken çok güçlü bir eser olduğu rahatlıkla söylenebilir. Samuel Beckett, edebiyat tarihine adını altın harflerle yazdıran tüm oyun yazarlarını okumuş ve hepsini karşısına koyarak onlara birer saygı duruşunda bulunmuştur adeta.
Sophokles
Sophokles
,
Euripides
Euripides
,
Aiskhylos
Aiskhylos
,
Aristophanes
Aristophanes
,
Terentius
Terentius
,
Titus Maccius Plautus
Titus Maccius Plautus
,
Menandros
Menandros
,
Seneca
Seneca
,
William Shakespeare
William Shakespeare
,
Molière
Molière
,
Pierre Corneille
Pierre Corneille
,
Johann Wolfgang Von Goethe
Johann Wolfgang Von Goethe
ve daha onlarca tragedya ve komedya yazarının ortaya koyduğu eserleri harmanlayarak bir trajikomedi armağan etmiştir edebiyat tarihine. Bu da ona sonsuz saygı duymamıza sebep olmaktadır. Eser daha önce Can Yayınları başta olmak üzere birçok yayınevi tarafından Türkçeye kazandırılmıştır. Uzun yıllardır ise yayın hakları Kabalcı Yayıncılık’ın elindedir. Birkaç yıl önce kapanan yayınevi edebiyat dünyasına yeniden merhaba dediğinde en çok Godot’yu Beklerken’in yeni baskısını bekleyenler sevinmiştir herhalde. Fakat Kabalcı’nın eski çevirmenlerle yolunu ayırması kitabın yeni çevirisinin kötü olmasına yol açmıştır. Pınar Aziz ve Volga Serin S. isimli çevirmenlerin çevirdiği baskıyı asla okumamanız gerekiyor çünkü resmen kitap katledilmiş bir halde. Yanlış çevrilen kısımlara ek olarak, çevirmeyi unuttukları cümlelerin de varlığını söylersem eğer ne dediğim tam olarak anlaşılacaktır sanıyorum. Vladimir: (Öğüt verici tonla) “Herkes sırtında kendi çarmıhıyla dolaşır.” (İç çeker.) (Sayfa 85) Bu uyarıyı da yaptıktan sonra kitap hakkında konuşmaya başlayabiliriz. Anlamın anlamsızlığına dair bir kitap Godot’yu Beklerken. Modern insanın, post modern dünyanın kalıpları içine sıkışıp kaldığı, yapaylaştığı, duyarsızlaştığı, canileştiği ve hatta olanca cahilliğiyle pişkinleştiği gerçeği yüzümüze tokat gibi vuruluyor adeta. O tekdüze, monoton hayatlarımızda tek yaptığımız şeyin beklemek (ama neyi, kimi?) olduğu sonucu çıkıyor karşımıza. Belki de insanlığın kolektif bilincinin 21. yüzyıldaki bir dışavurumudur beklemek? Eylemsizlikten doğan eylemdir belki de? Umutsuzluktan doğan umuttur Godot’yu Beklemek. Dün, geride kaldığı için unutulmuştur. İnsanlığın çektiği tüm acılar belleklerimizden birer birer silinmiştir. Yarın henüz yaşanmadığı için, içinde küçük de olsa bir umut barındırır ve beklemeye değer fakat yine de o, henüz gelmemiş bir andır ve bu sebeple elimizde yalnızca “şimdi” vardır. “Hafızamız kadar insanız” mottosundan yola çıkan Beckett’ın karakterleri de zamanın sonsuzluğu içinde tek bir ana sıkışıp kalmışlardır ve yaptıkları tek şey -ve belki de yapabilecekleri tüm şeyler içinde onlara en mantıklı gelen şey- beklemektir. Neyi, kimi, ne kadar süre ile beklemek? + “Gerçekten her şey anlamsızlaşıyor.” - “Henüz yeterince değil.” (Sessizlik.) (Sayfa 95) Godot bir Tanrı mıdır? Tanrı’yı arayan bir insan için Godot bir Tanrı’dır elbette. Tanrı’yı beklemek, onun uzanıp size dokunmasını hissetmektir Godot’yu Beklemek. Fakat aynı zamanda “aşk”ı beklemektir Godot’yu Beklemek. Aşkın verdiği eşsiz hisleri bedeninde duyumsamak ve onun büyüsüyle coşmak isteyen bir insan için Godot elbette aşkı simgeler. İçinde Tanrı’yı ve aşkı öldürmüş bir insan içinse şüphesiz iyi bir dostun geleceğini beklemek anlamına gelir Godot’yu Beklemek. Yalnızca bir kez dünyaya geldiğini bildiği halde ömür boyu severek çalışabileceği bir iş hayaliyle yaşayan ve gönüllü bir köleliği aşkla bekleyen insanlar içinse bu eylem bir işi beklemek anlamına geliyor şüphesiz. Godot bir anda büründüğü tüm anlamlardan sıyrılarak o insanın yüklediği anlam haline geliyor. Yoksa Godot bir bukalemun mu? Her insan için farklı şekillere bürünen bir tür “tanımlanamayan nesne” mi?
Hamlet
Hamlet
’in “Olmak ya da olmamak. İşte bütün mesele bu” cümlesi geliyor aklımıza ister istemez. Yoksa bütün mesele “beklemek ya da beklememek” mi? Neyi, kimi, ne kadar süre beklemek? Beklememek gibi bir tercihe sahip değilsek peki? Çünkü bizler, evrenin Dünya adını verdiğimiz (
Carl Sagan
Carl Sagan
’ın deyimiyle) “soluk ve minik mavi nokta”sında zaman tarafından sıkıştırılan ve hayat tarafından meydan okunan canlılarız. Belki de söz söyleme hakkına sahip değilizdir beklemek konusunda. Tıpkı Godot’yu Beklerken’de karşımıza çıkan Vladimir ve Estragon isimli sonsuz döngüye hapsedilmiş karakterler gibi.
J. G. Ballard
J. G. Ballard
’ın
Gökdelen
Gökdelen
”ine sıkışıp kalan biz insanlar için fikir beyan etme özgürlüğümüz kalmamış olsa gerek. “Başkaları acı içindeyken ben uyuyor muydum? Yarın uyandığımda ya da uyandığımı sandığımda, bugün olanlar hakkında ne söyleyeceğim?” (Sayfa 128) Godot, Sisifos’un sonsuza kadar yukarı taşımakla cezalandırıldığı taştır ve Sisifos zamanın sonu bekler. Godot, Dünya’yı omuzlarında taşımaya mahkum edilmiş Atlas’tır ve Atlas, dünyanın sonu bekler. Godot, Orpheus’un Eurydice’ye olan aşkıdır. Bu sebeple aşkının peşinden gitmiştir. Yeryüzüne çıkana dek geriye dönüp bakmaması, beklediği aşkına kavuşması için yeterlidir fakat onun beklemeye cesareti kalmamıştır. Godot, Ariadne’nin Theseus’a, Theseus’un ise Phaidra’ya olan aşkıdır. Sevdiğinize asla kavuşamamayı beklemektir. Godot, Eros ve Psyche’nin, Daphnis ile Khloe’nin birbirlerine kavuşmayı beklemesidir. Godot, Raskolnikov’un “ceza”sını beklemesidir. K.’nın kendini yargılayacak olan
Dava
Dava
’yı beklemesidir.
Sokrates
Sokrates
’in baldıran zehrini içip ölümsüzlüğe kavuşacağı anı beklemesidir Godot.
Jack London
Jack London
’ın her şeyi ardında bırakıp “yeni bir yaşam” beklentisiyle dünyaya açılmasıdır. Turgut’un Selim’in ardından hissettiği bir arayış beklentisidir. Galip’in İstanbul sokaklarında kendini ararken “yeter ki bir şeyler olsun ama olsun” beklentisidir. Raif Efendi’nin
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu Madonna
’sını beklemesidir. Godot,
Cesare Pavese
Cesare Pavese
ve
Sylvia Plath
Sylvia Plath
’in bir yandan yaşamaya devam ederken bir yandan da ölümü beklemeleridir şüphesiz. Godot, Romeo’nun Juliet’i,
Dante Alighieri
Dante Alighieri
’nin Beatrice’i,
Francesco Petrarca
Francesco Petrarca
’nın Laura’yı, Leyla’nın Mecnun’u, Aslı’nın Kerem’i, Abelard’ın Heloise’i, Marcel’in Albertine’i,
Martin Eden
Martin Eden
’in Ruth’u, Caesar’ın Kloeopatra’yı, Arwen’ın Aragorn’u, Severus’un Lily’i,
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
’nın Ophelia’yı, Penelope’nin Odyssues’u beklemesi, beklerken kahrolmasıdır. Godot, İsrailoğulları’nın Firavun’a karşı Musa’nın yardımını beklemesidir, Godot, İsa’nın ölüme yürürken havarilerini beklemesidir. Godot, Ortaçağ’ın karanlığında Muhammed’in müritlerini beklemesidir. Godot, Davud’un
Golyat
Golyat
’la karşı karşıya kalmayı beklemesidir. Godot, Nuh’un gemisini yürütmeden önce bütün hayvanların gelmesini beklemesidir. Godot, Adem’in, insanlığın oluşmasını beklemesidir. Godot, Gılgamış’ın,
Beowulf
Beowulf
’un,
Aeneas
Aeneas
’ın, Hektor’un, Akhilleus’un, çıktığı yolculuklarda kahraman olmayı beklemesidir. Godot, Kabil’in Habil’i öldürmek için beklediği “o an”dır. Godot,
Homeros
Homeros
’un
İlyada
İlyada
’da anlattığı tarihin en büyük savaşlarından biri olan Troya’da askerlerin savaşı beklemesidir. Godot, tarihin başlangıcından bu yana özgürlükleri ellerinden alınan tüm kölelerin yeniden hürriyetlerine kavuşma beklentisidir. Godot,
Anne Frank
Anne Frank
ve milyonlarca çocuğun başlarına bombalar yağarken kurtarılmayı beklemesidir. Savaşa karşı atılan masum insanların çığlığıdır Godot. Godot, tüm aç insanların bir yemek beklentisidir. Godot, tüm düşünce suçlularının bir devrimin ayak seslerini beklemesidir. Totaliter rejimlere karşı bir başkaldırıştır Godot. Hastaların iyileşme umudu, iyileşme umudu kalmamış olanların ise ölüm beklentisidir Godot. Siz ona ne anlam yüklerseniz, işte Godot O’dur! Estragon: “Hep bir şeyler buluruz değil mi Didi? Bize var olduğumuzu hissettirecek bir şeyler buluruz değil mi?” (Sayfa 96) Cisim! Evet, Godot bir cisim belki de. Çünkü ne olduğunu bilmiyoruz onun. Her şey olabilir zira. Bizim görevimiz beklemek. Bazen geleceği umuduyla beklemek. Bazen gelmeyeceği şüphesiyle beklemek. Bazen de gelmeyeceğine emin olduğun halde beklemek. Nihayetinde beklemektir Godot’yu anlamlı kılan. Gelmese dahi beklemek. Kendi Godot’nuzu bulmanız dileğiyle. Ya da bulmamanız. Fakat bulmuş olmanın ve beklemenin, Black Mirror’un “White Bear” ve “White Christmas” isimli bölümlerinde karşımıza çıkan “sonsuz ceza” kavramıyla eşdeğer olduğunu da unutmamak gerekir.
William Shakespeare
William Shakespeare
’in de dediği gibi “Beklemek cehennemdir, ama beklerim seni”.
Friedrich Nietzsche
Friedrich Nietzsche
’nin “nihilist manifesto”su
Böyle Söyledi Zerdüşt
Böyle Söyledi Zerdüşt
’ün başında şöyle yazar: “Herkes için ve hiç kimse için bir kitap”. Eğer bu türdeki kitapların bir listesini yapmaya çalışsaydık, Godot’yu Beklerken bu listeye dahil olabilecek nadir kitaplardan biri olurdu. Hem edebiyat hem de felsefe tarihinin en iyi eserlerinden biri olan Godot’yu Beklerken’i her kitapsever mutlaka okumalı. Keyifli okumalar dilerim. “Bir ayağımız çukurda dünyaya getirirler, güneş parıldar bir an ve sonra tekrar gece olur.”
Godot'yu Beklerken
Godot'yu BeklerkenSamuel Beckett · Kabalcı Yayınevi · 20008bin okunma
··2 alıntı·
22bin görüntüleme
Kayaberk İpek okurunun profil resmi
Aramıza hoş geldin Bahri. Yanında Godot'yu getirmesen de harika bir incelemeyle gelmişsin. Olsun biz yine de beklemeye devam edelim kendisini. Belki gelir. Ama Godot yine de yoktur, sadece bir alegoriden ibarettir. Konuşmaz, görünmez, hissedilmez ve ne kadar beklense de gelmez. Ama Godot yine de vardır, sayfalarca hakkında yazılabilir, senin de yaptığın gibi yüzlerce bağlantılar kurulabilir. Ve elbet bir gün gelecektir. Belki de bir ying yang'dır, yokken bile vardır. Demem o ki; Godot aynı zamanda hem her şey, hem de hiçbir şeydir. Emeğine sağlık Bahri, ben yine de son sözleri Beckett'a bırakmak taraftarıyım: youtu.be/uSqGiKa2ItM?t=16
Bahri Doğukan Şahin okurunun profil resmi
Ahaha, videoyu yine izledim ve yine güldüm. Eşsiz bir adam Beckett! 😅 İzninle şu anki yorumundan esinlenerek incelememin sonuna yeni bir paragraf ekliyorum. Bence şimdi daha iyi tamamlandı. ☺️ Ve çok teşekkür ederim yorumun için. ^^
mesut bahtiyar okurunun profil resmi
kısa denilebilecek bir metnin bu kadar derinlikli olması gerçekten heykeli dikilecek bir kitap. alkışı hakeden bir inceleme olmuş sizinki de, ciddi de emek sarf etmişsiniz. kitaba yakışan incelemeniz için tebrikler efenim.
Bahri Doğukan Şahin okurunun profil resmi
Ne kadar anlam yüklersek o kadar derinleşen bir kitap aslında… Zaman ayırıp okuduğunuz için ben teşekkür ederim hocam. ^^
2 sonraki yanıtı göster
Umut Çağrı Ülger okurunun profil resmi
Su ana kadar okuduğum en derin, anlamlı ve etkileyici inceleme olmuş :')
AkilliBidik okurunun profil resmi
Dolu dolu bir inceleme yazmışsınız; çok güzel olmuş. Büyük keyifle okudum. Kaleminize sağlık...
Bahri Doğukan Şahin okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim. ^^
Bu yorum görüntülenemiyor
Semih Doğan okurunun profil resmi
Nefis bir inceleme olmuş. “Anlamın anlamsızlığı,” “umutsuzluktan doğan umut,” gibi tespitler tam olarak eseri yansıtıyor bence. Okuduğumda ben de çok etkilenmiştim; ama böyle bir inceleme yazmak için kendimi yeterli görmemiştim. Çok değerli bir inceleme bu gerçekten de… Elinize sağlık.
Bahri Doğukan Şahin okurunun profil resmi
Bana anımsattıkları ve düşündürdüklerini yazmaya çalıştım. Teşekkür ediyorum bu güzel yorum ve paylaşım için, mutlu oldum. ☺️
Sevgican okurunun profil resmi
İncelemenizden sonra daha bir hassasiyet ve ciddiyetle okuyacağım kesin.. Çok emek vererek harika bir inceleme çıkarmışsın. Geriye okumak kaldı. ✍️👌
Bahri Doğukan Şahin okurunun profil resmi
Çok teşekkür ediyorum efendim, eksik olmayınız. :) Mutlaka okunmalı, eşsiz bir eser. Her okurun farklı anlamlar çıkarabileceği derinlikte. ^^
Bu yorum görüntülenemiyor
NUR okurunun profil resmi
Ne kadar güzel bağlantılar kurmuşsunuz, bir solukta okudum. Emeğinize sağlık. 🥂
SonAy okurunun profil resmi
Her okuyanın bambaşka bir anlam çıkardığı güzide kitaplardan... Ve üzerine konuşmaktan en keyif aldığım 10 kitap arasında yer alır... Güzel ve derin bir inceleme olmuş, emeğine sağlık 👏
Bahri Doğukan Şahin okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Sonay. ^^ Gerçekten öyle, inanılmaz bir yapıt. Dönüp dönüp okumalık. Her okuyuşta da farklı anlamlar çıkacağı muhakkak.
18 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.