Erkekler hep bir kadının ilk aşkı olmak isterler. Bu onların manasız kibridir. Kadınlarsa daha hassas bir içgüdüye sahiptir. Onlar erkeğin son aşkı olmayı sever.
Tümer Metin, “Metin Olmak” adlı otobiyografik kitabında Samsunspor’a transferi için, “Süper Lig’de oynamak istiyordum. Vanspor’a gidecektim ama İsmail Uyanık Başkan kamp yaptığımız otele bizzat gelerek beni Şemsi Denizer’den aldı. Ben odamdaydım ve telefon açıp lobiye çağırdılar, ertesi günkü maçta da oynamadım.” diyerek anlatıyor. Samsunspor’a geldiğinde lig başlamıştır. İyi bir takım vardır ve ilk başlarda o takıma girmekte zorlanır. İlk oynadığı maç ise bir Galatasaray maçı olur ve o maçta sol bek oynar. Daha doğrusu oynayamaz çünkü Hagi tarafından adeta mahvedilmiştir. Oyundan alındığında “Süper Lig benim seviyemin çok üstündeymiş.” diye düşünür.
Sonra yavaş yavaş oynamaya başlar. Bir Bursaspor deplasmanı geldiğinde takımın dört as oyuncusu cezalıdır. “O maça ilk 11'de çıktım ve çok iyi bir performans gösterdim. O gün inanılmaz yağmur yağıyordu. Maçı 3-2 kazandık. Ben de çok iyi oynadım. Ertesi günü yerel gazetelerde bir fotoğrafımı kullanmışlardı. Fotoğrafta, sanki duşun altındaymışım gibi her yerimden sular akıyordu. Bir sonraki hafta evimizde oynadığımız maç öncesi ısınmaya çıktığımızda taraftarlar "Yağmur Adam” diye birini çağırıyorlardı tribüne. Hiçbirimiz anlamadık önce. Sonra beni çağırdılar adımla ve sonrasında yine "Yağmur Adam" tezahüratları yapılınca anladım. O maçtan sonra Samsunspor'da oynadığım yıllar boyunca tribünler tarafından "Yağmur Adam" diye çağırıldım. Futbol kariyerimde bunun dışında bir lakabım da olmadı. O da Samsun'da kaldı zaten.” diye yazıyor.
Türk futbolunun kralı Tanju Çolak başkaları için nedir bilemem ama bizim için bir Samsunspor efsanesidir. Samsunspor’un Türk futboluna en büyük armağanı olan Tanju Çolak için hayatta yaptığı en kolay şey gol atmaktı diyebilirim.
1 Kasım 1986’da babam beni eski Yaşar Doğu Kapalı Spor Salonu’nda oynanan Samsun Irmak Sanayi – Sönmez Filament Erkekler Voleybol Süper Lig’i maçına götürmüştü. İlkokul ikinci sınıfa gidiyordum. Maç oynanırken birden bir hareketlilik oldu. Tribünlerin farklı girişlerinden bazı insanlar içeri giriş yaptılar. Aman Allah’ım! O da neydi öyle? Meğer içeri girenler Samsunspor futbol takımının oyuncularıymış. Bakmayın benim voleybol maçına geldiğime, o yaşta bile futbol hastasıydım ve Samsunspor bütün dünyamı kaplamıştı. Çok güçlü bir takımımız vardı ve o takımda benim çocuk dünyamın bir süper kahramanı oynuyordu: Tanju Çolak…
Sonra babam beni aldı ve Tanju Abi’nin oturduğu yere götürdü. “Tanju, bu benim oğlum” dedi. Tanju Abi yanaklarımdan öptü ve saçımı okşadı. Ona “Tanju Abi, inşallah yarın Fener’e gol atarsın” dedim. Çünkü yarın yine bir Fenerbahçe maçımız vardı. Nitekim o maçı da bir önceki sezon olduğu gibi yine 4-0 kazanmıştık. Ancak ben radyodan dinlediğim maçta bir türlü sevinemiyordum. Üç golümüzü Orhan atmıştı. Oysa Tanju Abi bana söz vermişti, o da atacaktı. Zaten gol kralıydı, atardı. Attı da. 4-0 kazandık.
Onu ilk gördüğüm gün çok güzeldi. Ama giderken bir hoşça kal ile yetinen birine artık "seni seviyorum" diyemem...
Çünkü neden biliyor musun?
Koyduğum çiçeklerim soldu,ama vazo hâlâ güzel..