Süheyil Aydın
Bahar diye
Kaç hece aşk denen hikaye,
Gecesi gündüzü aynı terane,
Ölüm, ecel olup gelse hayale,
Bahar diye, yine seni beklerim.
Uzaktan söylenir sevda türküsü,
Dünyanın toprağı örtmez üstümü,
Karakışta sarıldığım buz gibi,
Bahar diye, yine seni beklerim.
İsmin, gem vurduğum dilimde,
Nefes diye sarıldığım göğsünde,
Belki söylenecek günün birinde,
Bahar diye, yine seni beklerim.
Bilirsin bende atan kalbindir,
Gözlerinse yakut ile altındır,
Umut vuslatıma mahkûmken,
Bahar diye. yine seni beklerim.
Gönlümde bir aşk türküsü çalar,
Güneşin altında, rüzgarla dans ederken.
Seninle her an bir ömre bedeldi,
Sevgin dolar, taşardı içimden.
Ama şimdi, yalnızlıkla baş başa,
Gözlerimde hüzün, yüreğimde bir boşluk.
Sensiz geçen günler acıyla dolu,
Ama şimdi gurur ve hüzün bir arada.
Akşam mavisi, yıldızlar parlıyor,
Aşkın ışığı her köşede yanıyor.
Kalbimde bir sevda, yüreğimde bir veda,
Hatıralarınla dolup taşıyor her an.
Belki zamanla yatışır bu hüzün,
Belki de sonsuza kadar sürer.
Ama şimdi, aşkın ve vazgeçişin izinde,
Minnet ve sevgiyle yürüyorum hayata.
Fransız yazar Louis Aragon ' a 'Aşıklar şehri olmakla övünen Paris' te geçen tüm aşk hikayeleri gözümden düştü. Çünkü ben Cemile' yi okudum. ' yorumunu yaptıran eser...
Cemile okumak istediklerim arasındaydı. Bugün bir solukta okudum bitti
Bozkırda bir sevda türküsü diyebiliriz Cemile'ye. Bir kadın olarak kocasının geç kalmış mektubuyla yüreğinin nasıl burkulduğunu anlayabiliyorum. Kitabın anlatıcısı olan Seyit'in ilk aşkını okuyoruz aslında bir yandan. Okunmaya değer bir aşk hikayesi
Kayıp kentin güzel insanı
Rüzgar eser mi sizin oralarda?
Taşır mı sevdayı, aşkı, saklı kanatlarıyla?
Yarışır mı masalda, vuslatta?
Zümrüdüanka kuşuyla
Umut ekilir mi, sevda tarlalarına?
Ve hasadı beklenir mi, bin bir umutla?
Umut türküsü yakılır mı?
Günün her anın da
Sevda şarkıların da
Kapı da bacada beklenir mi?
Gelir de bulamaz korkusuyla
Umuda umut eklenir mi?
Sevda misali
♡
Ahmet Şahin
Aşığın halinden aşığı anlar,
Sevda türküsü seven kulakta çınlar,
Eller semaya kalkar dua ile,
Gökten bir damla düşer,
Seven kalplere inip aşkın tohumunu bırakır.
Benlikten soyutlanılan, bedenin bir araç olarak kullanıldığı ve yalnızca ruh ile yürünebilen yollar vardır. Ruhun bedeni terk etmesi için ölmek her zaman koşul değildir. Kişioğlu bu yolları çoğunlukla, hayata dair söyleyecek bir sözü olup da söyleyecek gücü olmadığında yürür. Böyle yolların amacına kimileri nirvana kimleri kâmil insan olmak der. Oysaki bu yolların bir amacı veya sonu yoktur. Çünkü sonu olan bir yol, insanı hiçbir yere götüremez. Sınırlı yol, sınırsıza ulaştıramaz.
* *
Peki bu çağda neden türküler yakılmıyordu? Türküyü yakacak ozan mı kalmamıştı yoksa türküsü yakılacak sevda mı? Yoksa sevdalar, kara sevdaya mı dönüşemiyordu?
Ay TopacıGalip Aktaş · İkinci Adam Yayınları · 20241 okunma