" Her baba, aslında bir imadir oğluna.
Mevsimler, yıllar ve hayat,
Ah, böyle böyle geldim huzura,
Çiğnedim babamın sancı sırtını,
Gittim raylarda unutulan hikayelerin kahrına.
Ben o dişi taşların oyuklarında duaydım artık..
Alışır, alışır diye düşünürken,
Merak oldum ona.
...
Anneler erken,
Ölümlerine yakın sevilir,
İnsanın akIı çoğaIdıkça can sıkıntısı artar, der Ateş Fedya Dostoyevski. Çoğu konuda olduğu gibi burda da yanılmamıştır. Hepimiz hayatımızın belirli dönemlerinde bir şeylere sıkı sıkıya bağlanırız, diğer bir deyişle kafayı takarız. O konu üzerinde bir süre durduktan sonra nasıl olduğunu kendimizin de çözemediği biçimde uzaklaşmış halde buluruz
Bazı cümleler çok iddialıdırlar çünkü göreceli kavramlar üzerinden konuşurlar. İşte edebiyattaki o iddialı sözlerden birisi de Fransız şair Louis Aragon’un, Cengiz Aytmatov’un Cemile adlı uzun hikayesi için söylediği ‘dünyanın en güzel aşk hikayesi’ cümlesidir.
Aragon, bu cümleyi kurduğunda Aytmatov genç sayılabilecek yaşlarda, yazarlık
- I -
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Ve güzelliğin ortada işte.
Parlıyor suda yüzün,
Yüzünde su.
Dudakların kan kırmızı.
Ama taştan ellerin, parmakların,
Yoluyorsun avuçlarıma kök salmış saçlarını.
Üstelik dilinde bir sevda türküsü,
Ve göğsünde yatıyor bir bebeğin uykusu senin.
Hadi kalk gidelim, güzelliğin ortada işte.
Bu koca şehir yetmez bize,
Bir ülke gerek başkenti gözlerin,
Hadi kalk gidelim,
Güzelliğin ortada işte.
Ahmet Ekinci
Ey güzel gözlüm!
Ey güzel yüzlüm!
Sen güldün mü gülüşünde sevda pınarının türküsü çağlar.
Ey güzel gözlüm!
Ey güzel yüzlüm!
Bırak aynanın görüntüsünü
Bırak aynanın övgüsünü
Aşkta gör kendini sevdada gör kendini.
Ey güzel gözlüm!
Ey güzel yüzlüm!
Derdin iyilik ise eğer çalma kapıyı
Yok eğer Aşk ise derdin kapı zaten açık.
Edebiyatı sevdiğim kadar türküleri de severim ve nasıl romanları okurken anlatılanı yaşarsam içimde, türküleri de dinlerken yaşarım. Ne der türküler bilir misiniz? Deli gönlüm der, sevda der, sıla der, hasret der, ölüm der ve ille de ayrılık der. O ayrılık ki dertlerin en çaresizi en onulmazı ve en kahpesi...
Bu romanda okuduğumuz da Mavi Tuna
Herkes bilsin çok güzel bir kitap okudum…
Nasıl bir sevgidir bu nasıl dökülürsatırlara nasıl bir naifliktir sevginiz bu yeryüzüzüne.. Hayranlıkla her satırınızı yeryüzündeki gizli kalmış ve hala yaşadığına inandırdığınız gerçek sevgilere inanarak okdum kitabı...
Hüznüm ağır geldi gözlerime,nucûma,mâha öyle baş başa kaldık.Bende kitabın
Bu Dağların Ardı Var
Gönlümün Muradı Var
Gözlerinden Anladım
Sende Sevda Derdi Var
Ağlama Ceylan Balası
Sızlama Ceylan Balası
Gider Gözüv Karası
Soyunum Bak Canıma
Hepsi De Sevdağ Yarası
Abdülvahit KÜZECİOĞLU / Nida TÜFEKÇİ