Öğrendim ki...
Tecrübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok,
Ne tür deneyimler yaşadığınızla var.
Öğrendim ki...
Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil.
Öğrendim ki...
Ne kadar yakın olursa olsunlar
En iyi arkadaşlar da ara sıra
33 – EBU’L FARUK (SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN) (K.S.) Tarih: 1888-1959
Süleyman Hilmi Silistrevî (Tunahan) Künyesi: EBU’L-FÂRUK Doğum Tarihi: 1888 Babasının Adı: Hocazâde Osman Efendi Annesinin Adı: Hatice Hâtun Dedesi: Ulemâ’dan Kaymak Hâfız adıyla ma’ruf bir zat olup soyu, Nesl-i Pâk-i Muhammedî’ye mensup (SEYYİD) olan İdris Bey’e dayanır.
İdris Bey; Fatih Sultan Mehmet Han’ın Rasûl-i Zîşân Efendimiz’e (s.a.v.) aşırı sevgi ve saygısından dolayı;Yer yüzünde Evlâd-ı Rasûl’den kimler kalmıştır? diye yaptırdığı araştırma neticesinde, şeceresine hiç şâibe, şüphe karışmamış olduğunu tesbit ettirdiği, Türkistan’lı bir zât olup, Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbul’a getirtilip, kız kardeşi ile evlendirilerek, TUNA havâlisinin mâlî işlerini takip etmek üzere “Tuna Hân’ı” olarak tayin edilmiş fazilet sâhibi bir seyyiddir.
Süleyman Hilmi Silistrevî (Tunahan), Milâdî 1888 (Hicrî 1305) yılında, o zaman Devlet-i Âli Osmânî hudutları içinde yer alan Silistre’ye bağlı Hezergrad kasabasının Ferhatlar köyünde dünya’ya gelmiştir.
Öğrendim ki...
Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız.
Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz,
Gerisini karşı tarafa bırakırsınız.
Öğrendim ki...
Güveni geliştirmek yıllar alıyor,
Yıkmak bir dakika.
İnsanoğlu doğası gereği sosyal bir türdür. Çok az kişi, kimseyle görüşmeden ya da konuşmadan münzevi bir hayat yaşayarak mutlu olabilir. Başkalarıyla etkileşimlerimizde duygusal destek alır, sevgi ve şefkat görüp hoş deneyimler yaşarız. Başkaları kendimizi ne kadar iyi hissettiğimiz üzerinde çok önemli bir rol oynar. Uzun süre yalıtılmış olarak
Bir çocuğun rüyasında her zaman
Kaybolmuş bir sevgili vardır
Onu eskiciler çalmıştır
Bir akşamüstü hiç umulmadan
Kırların serinliği gelir
Konar bir çocuğun alnına
Onun için uyurken alınları
Beyaz ve gergindir çocukların
Senin de çocukluğun akrabadır
Yaz bahçeleriyle, elmalarla
Tozlar kalkmıştır bir akşamüstü
Mezarlığın ordaki bayırdan
Kaybolmuş bir sevgi her zaman
Kaybolmuş bir bilyaya benzer
Anımsanır ışıltısı
Belli belirsiz gözyaşlarıyla.
Camus’de yazının doğuşu da annesinin sessizliğine (onun sessizliği sitemkâr değildir ama öyle bir vurdumduymazlığı yansıtır ki insanda hem acıma, hem sevgi, hem hayranlık, hem de korku uyandırır) ... bağlıdır.
Scientific American dergisinin 1959 Mart sayısında, kendisini bir makine veya robot zanneden ağır şizofren hastası "Mekanik Çocuk" Joey hakkında şaşırtıcı bir hikaye vardı. Joey makineymiş gibi davranıyor, hayal dünyasındaki bir uzaktan kumandayla yönetiliyordu. Etrafındaki hayali makinelerin duyguları ve iradeleri vardı. Joey'nin doktoru Dr. Bruno Bettelheim, Joey'nin ebeveynlerinin ona sevgi ve yakınlıktan yoksun "mekanik" bir tutumla yaklaşarak onu bir makineye dönüştürdüklerini keşfetti. Joey bu makinelerin zihnine ve bedenine hükmetmesini istiyordu, çünkü insan olmak çok acı verici bir hale gelmişti.