"Siz benden hiç özür dilediniz mi? Onca kavgada hiç mi haklı olmadım, haklı çıkmadım? Kimsenin benden özür dilediğini hatırlamıyorum. Yapmayın n’olur, denge demiyorum, artı sapmalar varsa illaki eski sapmalar da vardır diyorum. Hiçbir şey yoktan var olmaz, vardan yok olmaz diyorum, su 100 derecede kaynar, ısınan hava yükselir diyorum, yani en azından müdahale edip hayatımı yanlış yönlendirdiğiniz için özür dilemeliydiniz diyorum. Diyorum, diyorum… İşin boktan yanı, demek istediklerimi gözlerinin içine bakarak anneme, babama, kardeşime, kocama, sevgilime diyemiyorum. Sadece tek yumurta ikizimle mi ilişki kurabilirim, ne yani?"
tabutmag; Edebiyat kisvesinde asiri sanat; Aralik, Ocak, Subat; 03Kitabı okuyacak
''Ellerim hep yaşlıydı.
Çocukken başkasının elleriyle doğmuş olduğuna inanırdım.
Uzun uzun seyrederdim kemikli, damarları fırlamış,
Kırış kırış ellerimi. Büyüdükçe de benim olmadı
Hiç bu eller.
Dokunsam bir başkası dokunur sanki sevgilime. ''
Selahaddin, vefatı zamanının yaklaştığını hissedince;" Benim için sakın ağlamayın. Bugün benim en mutlu günümdür. Çünkü bugün ben, sevgilime kavuşuyorum. Cenazemi davullar, kudümler, defler çalarak neşeli, sevinçli bir halde ellerinizi çırpa çırpa kaldırınız. Beni mezarıma kadar sema ederek götürün," (İbtidaname, s108) diye vaziyette bulunmuştu. Mevlana, sohbet arkadaşının, gönül dostunun vasiyetini tamamıyla yerine getirdi: Şeyh Selahaddin'in cenazesi davullar, kuddümler, defler çalınarak, güzel sesle ilahiler söylenerek kaldırıldı. Mevlana da, baş açık sema ediyordu.
Hepsini al, sevgilim, ne sevgi varsa bende,
Çoktan senin olmayan ne sevgi sağlarsın ki?
Gerçek der misin ona eline geçirsen de
Sevdiklerimin hepsi sende değil mi sanki?
Sevgilimi alırsan gerçek sevgi
uğruna Ses çıkarmam onunla keyif sürdüğün için;
Sevgilime sırt çevirip el uzatırsan ona,
Kendini aldatırsan suçun büyüğü senin.
Tatlı hırsız, yine de bağışlarım suçunu
Sen varımı yoğumu aşırsan bile benden;
Oysa daha acıdır, sevenler bilir bunu,
Güzel sürtük, kötülük iyi görünür sende;
Biz düşman olmayalım canevini söksen de...
Ölüye ağlayamayan insanların huzursuzluğu içindeyim. Gülenlere kızıyorum. Halbuki ben yaşamayı severim, delicesine! Öyle şeyler bana vız gelir ki günler boyunca. Düşmanlıklar, iftiralar, yalanlar, ekmek parama göz dikenler, gidip sevgilime beni yerenler, hepsini hepsini sevdiğim günler, saatler vardır. Bütün kinim yirmi dört saat sonra eski zaman havuzları gibi sakindir. Ama bugün yemişlere,
çiçeklere bile düşmanım. Karanfil satan adam gülüyor. Ötede simitçi gülüyor. Benden başka hepsi mesut. Topunuzun Allah belasını versin!
“Sonra kıza dedim ki, ‘Biliyor musun ikinci sevgilime çok benziyorsun.’ Bu da hemen sordu kaç sevgilin oldu ki? Tabii ben hazırlıklıyım, cevabı yapıştırdım. ‘Bir tane.’ Kız nasıl tebessüm ediyor görsen.
ne eski bir tango melodisi, ne de siyah önlüklü bir mektepli kız resmi, hayır beni on sekiz yıl evvelki o tatlı hatıraları alemine atan, gazetede götürdüğüm iki satırlık, kupkuru, alalade bir kiralık ilanı oldu.
o anda pendik sahilleri birden gözümde canlanıverdi. o köşk...o köşkün bizim bahçeye bakan penceresi...ve o pencereden mahinur...sarı
SÖZ
Bilirsiniz sözümde hep durmuşumdur duracağım
Sevgilime söz verdim ben yirmi yıl yaşayacağım
Düşmanlarım sevinmesin yirmi yıl sonra yok diye
Belli değil yirmi yıla ne zaman başlayacağım.
Fıkra Molası smile ifade simgesi
Fıkra bu ya! Birleşmiş Milletler Kadın Komisyonunda aynen sormuşlar:
- Kocanız sizi aldatsa ne yapardınız?
Cevaplar enteresan…
Alman: Kendimi öldürürdüm.
İtalyan: Kocamı öldürürdüm.
İspanyol: İkisini de öldürürdüm.
Japon: Önce o kadını sonra kendimi öldürürdüm.
Amerikalı: Nafakamı hesaplardım.
Fransız: Ben de sevgilime giderdim.
Rus: Votka, bu işler için var zaten.
İngiliz: Viskiye sarardım.
Arap: Hocaya gider muska yazdırırdım.
Türk: Benim kocam asla öyle bir şey yapmaz!