* Bir eksiklik var sanki üzerimde
Yokla yüreğini
Yoksa sende mi kaldım...
* Ben seni
Bir kulun ebedi ibadetinin mükafatı olan
Cenneti kadar hak ediyorum
Sen kiminle günah işliyorsun?
Pencereden bakar gibi
Bekliyorum seni
Perdeyi çekmeden,
Gözümü kırpmadan.
Belki uzaktan ama
Bir o kadar da yakından
Seviyorum seni ;
Camdan cama,
Candan cana…
Bak yine !
Sayfa sayfa bakıp bakıp,
Şiir dolusu gülüyorsun bana ;
Ben de mısra mısra
Öpüp koklayarak,
Kafiyesine bakmadan
Kelime kelime seviyorum seni…
43. SONE
Elizabeth Barreth Browning
Seni nasıl mı seviyorum? Dur anlatayım.
Seni ruhumun erişebileceği derinlikte,
Ende ve boyda seviyorum.
Varlığın ve düşsel erdemin sınırları
Görünmezken gözüne,
Seni her günün en sakin anı gibi seviyorum,
Güneşle ve mum ışığıyla.
Seni özgürce seviyorum, hak için savaştığı gibi insanların.
Seni safça seviyorum, şükran duasından dönmeleri gibi inananların.
Eski acılarıma ve çocukluk inancıma
Sunulmuş tutkuyla seviyorum.
Seni, kaybettiğimi sandığım bir aşkla seviyorum,
Kayıp azizlerimle, nefesimle seviyorum seni,
Ömrümün tüm tebessümleri ve gözyaşlarıyla
Ve Tanrı izin verirse eğer
Seveceğim seni, öldükten sonra da.
“Sana seni seviyorum diyemem belki ama kalabalık bir ortamda gülerken ilk senin gözlerine gülümserim ve eve giden kısa yolu seninle birkaç adım fazladan atabilmek için uzatırım. Bazen de bilerek adresi kaybederim. Bilmem ki anlaman için bazen elimi kaybeder, elinde ararım. Bazen de ezbere bildiğim şarkının nakaratında saçmalarım. En güzel kelimelerle kurduğum cümlenin devrilmesini seyrederim. Konuşurken aniden bir kekeme oluveririm. Bazen de yağmurlu havada şemsiyeyi başımız yerine yağmur ıslanmasın diye tutarım. Kaybolur ayaklarım, aniden topallayarak sana yaslarım omzumu, anla ama sana seni seviyorum diyemem, anla. Hadi elimi tut, gökyüzü bulutlardan düşüyor.”
Merhaba Sevgili.
Belki de bu akşam seninle son kez buluşuyoruz. Beraber oturup bir kahve içeceğiz, ondan sonra ayrılacağız. İkimizin de hayattan bekledikleri ve yapmak istedikleri var. Beraber olmayı seçmiyoruz, seçemiyoruz. Çünkü yükümüz ağır. İkimizin birbirini sevmesi, ikimizi de fazlasıyla yoruyor. Çünkü çok seviyoruz ve ölçüyü kaçırıyoruz. Bu yüzden ayrılmalıyız. Yeni bir hayata yelken açmalıyız. Biliyorum ki, paylaştıklarımız bir yerde toplanacak. Anılarımızın her biri, birbirini defalarca meydana getirecek. Her bir anının içinde yeniden doğacağız. Çünkü birbirimizde yaşadıklarımızı, ne sen unutabiliyorsun ne de ben. İkimiz için de çember daralıyor. Başkalaşım içinde başka bir yolun yolcusu oluyoruz. Bundan sonra isimlerimiz belki umut belki de kader olur. Ama biliyorum ki, kaderi yeniden oluşturabiliriz. Sevgimiz sayesinde yıllar sonra bir araya gelsek bile, kalplerimizden bir zaman yaratabiliriz. İşte o zamanın içinde, ayrılığımız boyunca kaçırdığımız olayları yeniden yaşayabiliriz. Çünkü bu güç bize bağışlanıyor. Büyük ve derin sevgilerin her zaman bir geleceği oluyor. Sonuçta ikimizin yaşaması öyle bir hal alır ki, karşısında ne kader durabilir ne de ölüm. Sonsuzluk içinde çalkalanan bir haykırışa dönüşürüz. Sessizliğimiz ve yalnızlığımız bile kendisini aşar.
Yola yol, umuda umut, aşka aşk oluruz. Sevmenin ne demek olduğunu bir kez daha anlarız. İşte o pişmanlık cümlesi dudaklarımızın arasından dökülür.
Birbirimizin gözlerimizin içine bakıp: “Seni seviyorum.” deriz.
Sonunda iyi ki geri dönmüşüz deriz. Birbirimizi iyi ki sevmişiz deriz.
“Sana seni seviyorum diyemem belki ama kalabalık bir ortamda gülerken ilk senin gözlerine gülümserim ve eve giden kısa yolu seninle birkaç adım fazladan atabilmek için uzatırım. Bazen de bilerek adresi kaybederim. Bilmem ki anlaman için bazen elimi kaybeder, elinde ararım. Bazen de ezbere bildiğim şarkının nakaratında saçmalarım. En güzel kelimelerle kurduğum cümlenin devrilmesini seyrederim. Konuşurken aniden bir kekeme oluveririm. Bazen de yağmurlu havada şemsiyeyi başımız yerine yağmur ıslanmasın diye tutarım. Kaybolur ayaklarım, aniden topallayarak sana yaslarım omzumu, anla ama sana seni seviyorum diyemem, anla. Hadi elimi tut, gökyüzü bulutlardan düşüyor.”