Sunuştan Ceren Sungur
Sosyal bilimlerde araştırma yapmak, hiç bilmediğiniz ya da bildiğinizi sandığınız bir yolda yürümek gibidir. Bir soruyla yola çıkar, yol boyunca hiç fark etmediğiniz unsurları fark edersiniz. Dikenli çalılara takılır, gül bahçelerine süzülürsünüz. Kendinize bazen aniden bir çölün ortasında, susuzluğun etkisiyle halüsinasyonlara gark olmuş halde bulursunuz. Bazen çölde olduğunuzu sanırken, inadınız, aklınız ve hayal gücünüz sayesinde aslında bereketli bir vahanın içinde olduğunuzu anlarsınız. Eve dönüş yolunda bazen kaybolursunuz. Bazen evden hiç ayrılmamış olduğunuzu anlar, paniğe kapılır ve her şeye yeniden başlarsınız. İyi ve kötü sürprizlerle dolu, kahraman yolculuğunu anımsatan bir seyahattir bu.
Hâlâ her dersi kıtaların pusuna, atlasına bağlıyor musunuz? Ya o çıtırsever Anna ve Madam'ın hazin sonu. Üst kat komşum Aynur'u ne zaman görsem o solgun, çelimsiz Sonya aklıma geliyor. Sen git eli baltalı manyağın peşinden ta Sibirya'ya. Ne aşklar varmış.
Sayfa 81 - NotaBene YayınlarıKitabı okudu
Sayfa 81 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Halı hakkında yapılan çalışmaların önemli bir kısmı halı sanatının dünyaya Türkler tarafından tanıtıldığını ortaya koymaktadır.
Pazırık halısından daha eski (M. Ö. VI. yy. ait) halı parçaları da Doğu Türkistan'da bulunmuştur. islam ülkelerinde ise, halı, bir Türk devleti olan Selçuklular vasıtasıyla tanınmaya başlamıştır.
Yukarıda ifade ettiğimiz bilgiler ve fotoğrafların anlattıkları bir başka husus da şudur. Nasıl ki biyolojik hayatta DNA ' lar varsa sosyal hayatta da DNA ' lar vardır. Çünkü Sibirya'dan Balkanlara kadar olan Türk kültür coğrafyasına baktığımızda birbirinden haberdar olmayan, birbirini görmeyen, birbirinin coğrafyasını tanımayan insanların çok farklı bölgelerde çok farklı tarihlerde aynı üslubu ortaya koymaları, aynı damgaları kullanmaları bir tesadüf eseri olamaz.
Sayfa 343 - pdfKitabı okudu
“Salem'de incir ağaçlarına asıldım. Cesedim Bağdat sokaklarında sürüklendi. Komo Gölü'nde dokuz çift elle boğuldum. Hicaz'da taşlandım. Sibirya'da köylülerin yaktığı ateşe atıldım. Karayipler'de dövülerek öldürüldüm. Altmış sekiz yerimden bıçaklandım. Siyanürle zehirlenip kış günü Neva nehrine atıldım. İsmim dokuz yüz yıl boyunca yasaklandı. Babıali'de arkamdan vuruldum. Yazdığım kitaplara başkalarının adı yazıldı. Yaptığım buluşların ödülü başkalarına verildi. Bir su kuyusunda ölü bulundum. Bir kireç kuyusunda ölü bulundum. Bir mağarada, bir ormanda, California'da bir otel odasında ölü bulundum. Timsahlara verildim. Filler tarafından ezildim. Bedenim yirmi altı parçaya bölündü. Ama her seferinde yeniden doğdum.”
Sayfa 68Kitabı okudu
