" Annem kendini horoz sanan bir tavuktu.
Önüne yem atan sahibine "Horozum ben, " dedi.
Kümesteki diğer tavuklara tepeden baktı, horoza kafa tuttu.
'İbiğin mi var, şapşal?" diyenlere kulak asmadı.
Alt tarafı kırmızı, pütürlü bir ibik.
"Horozum ben."
Böyle başlıyor kitabın ilk öyküsü olan Zenan Kayboldu.
Zenan küçük bir kız çocuğu, kaybolan.Etrafı çoğunlukla kadınlarla sarılı, annesi, anneannesi, teyzesi, büyük ninesi, öğretmeni...Bir de Boz İsmail var.
Kaybolan Zenan olsa da her bir hikâye karakteri kendi gerçekliğinde, kendi dünyasında birer kayıp aslında.
Zenan'ın kelime anlamı "Kadınlar" mış.Öyküyü o kadar kapsıyor ki bu isim.
Öyküdeki tüm kadınlar, mutsuz, beklentilerinin dışında bir yaşamın içinde debelenip duruyorlar.Tıpkı horoz olmayı isteyen tavuğun umutsuz savaşını veriyorlar.
Kitabın diğer öykülerine göre, Zenan Kayboldu oldukça uzun bir öykü.
Kitabın ikinci öyküsü, "Bir Varmış Bir Yokmuş" kürtaj olayı üzerine kurgulanmış.Gerçeklik, simgesel yan bir anlatıyla desteklenmiş.Yan anlatıda yer alan derin yarığın içinden Zenan'ın da sesini duyuyorsunuz.
"Küçük Hırsız" öyküsünde, Özge ile tanışıyoruz.Toplumsal düzenle başa çıkmanın yolunu, yaptığı küçük hırsızlıklarda bulan biri Özge.
Ela Kiçik öyküleri, anlattıklarının yanı sıra anlatış biçimi ile de öne çıkan öyküler.
Sözdizimindeki ritmi, müzikaliteyi çok net hissediyorsunuz.Çok severek okudum Zenan Kayboldu'yu.
Yazarın Bir Gün Sineği adlı bir öykü kitabı daha bulunuyor.