Samuel Beckett'in tüm sanatı, bireyin anlamlandıramadığı, sancılı bir varoluş serüveni içinde acı çekmesi üzerine kuruludur. Beckett, Descartes'ın ünlü söylemini, "Acı çekiyorum, o halde varım" biçiminde yeniden dile getirmiştir adeta. Yarattığı kişilikler dış dünyanın "fiyasko"sundan kaçmaya çalışan, yalnız, yorgun ve tekbenci karşı-kahramanlardır. Bir ilk yapıt olmasına karşın Aşksız İlişkiler Beckett'in yazarlığında ve dünya yazınında küçümsenmeyecek bir yere sahiptir. Öykülerin kahramanı Belacqua Shuah, modern yazında yabancılaşmayı uç noktalara taşıyacak olan Beckett karşı-kahramanlarının öncüsüdür; modern dünyanın anlamsız kaosuna teslim olmak istemeyen, usunun dışında akıp giden günlük yaşam karşısında yalnızca bir izleyici, hatta kimi kez bir isyankârdır.
Öyküler, Belacqua Shuah'ın öğrenciliğinden bir ameliyat sırasında narkoz sonucu ölümüne dek, yaşamındaki kronolojik akışla uyum içindedir; aynı zamanda her biri bağımsız ve kendi içinde bir bütün olarak okunabilir. Dante ve Istakoz adlı çarpıcı açılış öyküsü ise Beckett'in tüm yazınında acı çekmekte olan karşı-kahramanların ilk ve sonsuz çığlığını duyurur adeta; çabuk bir ölüm diler Belacqua canlı canlı kaynatılan ıstakoz için: "Tanrı bizimledir. Değil ama."
Hiçbir ölüm çabuk değildir Beckett'in dünyasında; tüm yaşam bir ölüm sürecidir çünkü.
Beckett'le tanışmış ve tanışmamış olan tüm modern yazın severlere...