Tanrı tanrılaşma istemez, kellesini kalabalığa gösterip "Alacaksanız işte buyrun," diyeni sevmez. İnsan ise Tanrı'yı hala fikri, cesareti, anlayışı ve zekası ile etkilemeye çalışıyor. Yazık. Tanrı'yı üniversitedeki hocası zannediyor. Düşünmüyor ki hocası bile biat ve bol miktarda kapı tıkırtısı istiyordu, hoca bile asistanını angutundan seçti. Hoca demek çok okumuşluğun feyzi ile Platon'un "Tanrılığa özenin" düsturuna boyandı. Bu işi zor da olmadı. Sıfat sade "Kahhar" olunca tanrıya özenmek kolayladı.
a ) Cahiliyet devri insanları, ilâh edindiklerini sıkıntılı anlarında dua edip, yardıma çağırıyorlardı,
b ) İlâhları sadece cinler, melekler ve putlardan ibaret değildi. Daha önce ölen şahıslar da, tapılanlar zümresine giriyordu. Nitekim " Onlar diri değil, ölülerdir . Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler" âyet-i kerimesi buna açıkça
Kibir ve Gurur
Kibir; bir insanın servet, makam, ilim, ibadet, soy, güzellik ve kuvvet gibi her hangi bir meziyetinden dolayı, kendini başkasından üstün görme hastalığıdır.
Kibir; hak ve hakikati kabul etmemektir.
Kibrin çok dereceleri vardır. Bazısı vardır ki, insanı küfre kadar götürebilir. Şeytan, gurur ve kibrinden dolayı Allah’ın