Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Belli kalıplardaki şiir karşılaştırmaları
Şiirde, geleneği yaratan, yayan başlıca etken bağlanılan kaynak, öncü olarak seçilen şiir ortamıdır. Mevlana, anadili dolayısıyla, İran ekininin, şiir öğelerinin etkisinde yetişmiş, gelişmiştir. Onun örnek aldığı kimseler de ( Senai, Attar gibi) eski bir şiir-düşünce geleneğinin taşıyıcılardır. Yunus Emre gibi Mevlana da Türkçe konuşsaydı
"Müslüman tökezledi, Hristiyan mutsuz Yahudi şaşakalmış, Mecûsî sapkın İki tür insan kalmış demek ki bu dünyada Biri akıllı dinsiz, öteki dinli çılgın.." Maarri (öl. 1057)
Reklam
Hırsızlığın Hümkü:
Ebû Ala el-Maarri Bağdad’a geldiğinde onun, hırsızlığın nisabının çeyrek dinar olduğunu söyleyen fakihleri tenkit ettiği haberi her tarafa yayılmıştı. Bu konuda cahilliğini ve aklının kıtlığını ortaya koyan bir de şiir yazmış, şöyle demişti: Diyeti beş yüz altın olan el, Çeyrek dinarda nasıl kesilir? Öyle bir çelişki ki, tek yapacağımız sukuttur. Bir de cehennemden Rabbimize sığınmak. Bunu söyleyince ve insanlar arasında yayılınca Fakihler onu çağırdılar, fakat o kaçtı. Bazıları onun şiirine cevap verdiler. Onlardan biri kadı Abdulvahhab el-Malik’tir(rh.a) ki o şöyle demiştir: El emin iken değerliydi, Hainlik yapınca değerini yitirdi.
Sayfa 440 - (2.cilt)Kitabı okuyor
ARAP ŞAİRLERİ...
- "(...)Şiir öylesine bir serpiliş göstermiştir ki, Dünya şiir tarihinde, belki de kıyamete kadar ismi unutulmayacak şairler gelmiştir: Maarri'ler Mütenebbi'ler, Ebu Nüvas'lar, Farid'ler, Busirî'ler, Harirî'ler, Endülüs devri şairleri, Peygamberler çağı şairleriyle tarih içinde bir bütün oluşturarak, müsbet menfî yanlarıyla, çöl ve şehir, bedevilik ve medeniyet yanlarıyla, büyük bir şiiri, arap şiirini, abidelerin zengin sergisiyle ortaya koymuşlardır."
Sayfa 42 - 43, Şair II, Diriliş YayınlarıKitabı okudu
"14 Mayıs 2005 tarihli nüshasında TelQuel yaklaşık MS 740'tan 1200'e kadar süren İslam'ın büyük liberal (ve sefahat) gelenekler dönemini okuyucuya sekizinci yüzyılın sonlarındaki Bağdat'ta şiirin ve şarabın su gibi aktığı, kadınlı erkekli kıraathanelerine dikkat çekerek anlatır. Derginin özel bölümünde şu yazar ve şairler öne çıkarılır: İranlı Arap, 'Bağdat Çapkını' ve 'mesut günahkar' (Abdelwahab Meddeb böyle söz edermiş ondan), çağdaşlarının Modernist Okul dedikleri okulun sözcüsü, Bağdat'ın eğlencisini Mekke'nin ciddiyetine tercih eden Ebu Nuvas (762-813); Sufi Hallac-ı Mansur (857-922); şüpheci Ebu-l Ala el-Maarri (973-1058); ünlü Aristotelesçi düşünür ve yorumcu, antik Yunan felsefecilerine bağlı kalarak kadın ile erkek arasındaki cinsiyet farklarını göz ardı etmeden erkek ve kadının eşitliğini savunan İbn Rüşd (Batıda Averoes diye bilinir). Dergideki isimler bunlarla sınırlı değildi: felsefecilerden El-Cahiz (ö.869) ve Farabi (ö.950), büyük felsefeci El-Kindi'nin öğrencisi teolog İbnü'r Ravendi; al-Sarakhsi (ö. 899 civarı); fizikçi ve düşünür Ebu Bekir Razi; şairlerden İbn-Hazm (993-1064) ve Ömer Hayyam (1038-1124). Dilin şiir ve söylemenin ustası olduklarından hanımları tarafından bazıları hoş görülse de bu isimlerin hepsi öyle ya da böyle zındıktılar."
Sayfa 141 - Alfa Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti.Kitabı okudu
Mevlana'nın son Gazeli
Git! Başını yastığa koy. Beni, geceleri rahatsız olan bu bîçareyi, yalnız başıma bırak. Biz geceleri sabahlara kadar inliyen, çırpınan sevda dalgalarıyız. Sen İstersen gülerek bize lütfet; istersen ayrılarak cefa et. Güzel yüzlülerin padişahı için sözünde durmaya lüzum yoktur. Sen ey yüzü solmuş âşık sabret; vefalı ol. Bizi öldürenin gönlü taş gibi katıdır. Bizi öldüren kanımızın bahası için hiçbir tedbir söylemiyor. Bu derde ölmekten başka çare yoktur; şu hâlde nasıl olur da: "Bu derde deva et!" diyebilirim? Dün gece rüyamda aşk mahallesinde bir ihtiyar gördüm. Başı ile bana işaret etti: "Bizim tarafa gel" dedi. Her ne kadar bu yolda ejderha varsa da o zümrüdün parlaklığı ile ejderhayı kov! Artık yetişir! Ben kendimde değilim. Sen hüner göstermek istiyorsan Ebû Alî Sina'nın tarihini söyle; Ebu'l-A'lâ el-Maarrî'nin tembihinden bahset!
Sayfa 57 - Hece Yayınları - ikinci basım - Mart 2006Kitabı okudu
Reklam
Şair, içinde ta'kid (muğlaklık) bulunan terkiplerden de gücü yettiğince kaçına­ rak sadece lafzından evvel manaları akla geliveren terkipiere yönelmelidir. Keza şa­ ir bir çok manayı bir tek beyitte toplamaktan da uzak durmalıdır. Çünkü bu gibi ifa­ delerde de anlamayı zorlaştıran bir muğlaklık vardır. Şiirde, tercihe şayan olan ma­ naya denk olan veya bol bol manaya kafi gelen lafızdır. Zira ınıina çok olursa haşv olur. Bu durum zihni, ınıinalara dalına işiyle meşgul edeceğinden zevkin tam mana­ sıyla belagatı kavramasına engel olur. Bir şiir lafızlarından evvel manaları zihne ge­ liverirse ancak bu durumda kolay sayılır. Bundan dolayı üstatlarımız -Allah kendi­ lerine rahmet etsin- doğu Endülüs'ün şairi Ebu Bekir (bir nüshada, Ebu Ishak) b. Ha­ face'nin şiirini bir tek beyitte bir sürü mana yığılmıştır diye ayıplar ve tenkit ederler­ di; tıpkı Mütenebbi ve Maarri'yi, şiirlerinin örgüsü, Arap üslupları üzerine örülme­ miştir, diye ayıpladıkları gibi. Nitekim zikredilmişti. O yüzden bu iki şairin şiirleri, şiir seviyesinin altında kalan manzum söz sayılmıştır. Bunun böyle olduğuna hükme­ den (lisan1 ve edebi) zevktir.
Sayfa 1039 - Dergah
(Şiiri tarif sadedinde) biz diyoruz ki: Şiir istiare ve evsaf (tavsif) üzerine bina kı­ lınan, vezin ve revi itibariyle birbirine muvafık cüzlere (beyitlere) ayrılan, garazı ve maksadı bakımından herbir cüzü makabii (öncesi)nden ve miibadi (sonrası)nden müs­ takil bulunan ve kendisine mahsus Arap üsluplan üzere cari olan beliğ bir kelamdır. imdi
Sayfa 1036 - Dergah
Şiir maarri
Adem'in iki kızını iki oğluyla evlendirdiğini Ve neler yaptıklarını bir düşünürsek, Anlarız ki bütün mahlukat azgın bir soydandır Ve bütün insanlar zina ürünüdür
Sayfa 122Kitabı okudu
Eğer varlık olmasaydı, yokluğun ne olduğunu bilmeyecektik. ¨Maarri
Gördün dünyayı; ne gördünse bir hiçtir. Dediklerin, duydukların da bir hiçtir. Bütün ufukları dolaştın ya, bir hiçtir. Evde oturup kalman da bir hiçtir.
Yky 8. baskı: İstanbul, Ağustos 2014
Reklam
Ey muzdarip cisim, dağıl! ¨Maarrî
Be hey habersiz! Şu gördüğün şekil bir hiçtir. Şu nakışlı, süslü dokuz kubbe de bir hiçtir. Mutlu olmaya bak; şu fesâd âleminde zira Bir âna bağlıyız biz. O an da bir hiçtir.
Yky 8. baskı: İstanbul, Ağustos 2014