Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kimse bizim çektiğimiz acıları gerçekten bilmiyor. Kimbilir büyüdüğümüzde, şimdiki acılarımızı ve üzüntülerimizi saçma bir şeymiş diye hatırlayacağız belki. Ama yetişkin olana kadarki bu uzun ve can sıkıcı dönemi nasıl yaşamamız gerekiyor? Bunu kimse söylemiyor. Kendi hâline bırakmaktan başka çaresi olmayan kızamık gibi bir hastalık mı acaba? Ama kızamıktan ölenler, gözlerini kaybedenler de var. Kendi hâline bırakmak olmaz. Her gün böyle bunalıma girip, sinirlensek de aynı zamanda yoldan çıkarak geri dönüşü olmayan bir hâle gelen ve hayatları mahvolup altüst olan insanlar, intihar edenler var. İntihar ettikten sonra insanlar, "Ah, biraz daha yaşasaydı anlayacaktı ama. Biraz daha büyüdüğünde kendiliğinden anlayacaktı," diye üzüntülerini dile getirseler de olmuyor, keşke mevzubahis kişinin yerine kendilerini koysalar. O zaman o kadar acıya rağmen yine de sonuna kadar direnip, insanlardan bir şeyler duymak için kulak kabarttığında sadece kesin uçları olmayan doğrucu öğütler ve yatıştırıcı sözlerin tekrarlarıyla karşılaşmanın, biz gençleri ne kadar utanç içinde yolun yarısında terk edilmiş gibi hissettirdiğini görebilirler. Biz sadece geçici heveslerin, ânı yaşamanın peşinde değiliz ama çok uzaktaki bir dağı işaret edip, "Oraya kadar giderseniz, göreceksiniz," diyorlar. Pek tabii ki bunda da doğruluk payı olduğunu biliyoruz ancak sanki şu an çok kötü bir karın ağrın olmasına rağmen ağrıyı görmezden gelip, "Hadi biraz daha dayan. Dağın tepesine çıkınca tamamdır," gibi bir şey öğütlüyorlar. Kesinlikle biri yanılıyor. Kötü olan sizsiniz.
kimbilir büyüdüğümüzde, şimdiki acılarımızı ve üzüntü­lerimizi saçma bir şeymiş diye hatırlayacağız belki. ama yetişkin olana kadarki bu uzun ve can sıkıcı dönemi na­sıl yaşamamız gerekiyor? bunu kimse söylemiyor. kendi haline bırakmaktan başka çaresi olmayan kızamık gibi bir hastalık mı acaba? ama kızamıktan ölenler, gözlerini kaybedenler de var. kendi haline bırakmak olmaz. her gün böyle bunalıma girip, sinirlensek de aynı zamanda yoldan çıkarak geri dönüşü olmayan bir hale gelen ve ha­yatları mahvolup altüst olan insanlar, intihar edenler var. intihar ettikten sonra insanlar, ''ah, biraz daha yaşasaydı anlayacaktı ama. biraz daha büyüdüğünde kendiliğinden anlayacaktı," diye üzüntülerini dile getirseler de olmuyor, keşke mevzubahis kişinin yerine kendilerini koysalar. o zaman o kadar acıya rağmen yine de sonuna kadar dire­nip, insanlardan bir şeyler duymak için kulak kabarttı­ğında sadece kesin uçları olmayan doğrucu öğütler ve ya­tıştırıcı sözlerin tekrarlarıyla karşılaşmanın, biz gençleri ne kadar utanç içinde yolun yarısında terk edilmiş gibi hissettirdiğini görebilirler.
Reklam
Kimse bizim çektiğimiz acıları gerçekten bilmiyor. Kimbilir büyüdüğümüzde, şimdiki acılarımızı ve üzüntülerimizi saçma bir şeymiş diye hatırlayacağız belki. Ama yetişkin olana kadarki bu uzun ve can sıkıcı dönemi nasıl yaşamamız gerekiyor? Bunu kimse söylemiyor. Kendi haline bırakmaktan başka çaresi olmayan kızamık gibi bir hastalık mı acaba? Ama kızamıktan ölenler, gözlerini kaybedenler de var. Kendi hâline bırakmak olmaz. Her gün böyle bunalıma girip, sinirlensek de aynı zamanda yoldan çıkarak geri dönüşü olmayan bir hale gelen ve hayatları mahvolup altüst olan insanlar, intihar edenler var. İntihar ettikten sonra insanlar, "Ah, biraz daha yaşasaydı anlayacaktı ama. Biraz daha büyüdüğünde kendiliğinden anlayacaktı," diye üzüntülerini dile getirseler de olmuyor, keşke mevzubahis kişinin yerine kendilerini koysalar. O zaman o kadar acıya rağmen yine de sonuna kadar direnip, insanlardan bir şeyler duymak için kulak kabarttığında sadece kesin uçları olmayan doğrucu öğütler ve yatıştırıcı sözlerin tekrarlarıyla karşılaşmanın, biz gençleri ne kadar utanç içinde yolun yarısında terk edilmiş gibi hissettirdiğini görebilirler.
Kimbilir büyüdüğümüzde, şimdiki acılarımızı ve üzüntülerimizi saçma bir şeymiş diye hatırlayacağız belki. Ama yetişkin olana kadarki bu uzun ve can sıkıcı dönemi nasıl yaşamamız gerekiyor? Bunu kimse söylemiyor. Kendi haline bırakmaktan başka çaresi olmayan kızamık gibi bir hastalık mi acaba? Ama kızamıktan ölenler, gözlerini kaybedenler de var. Kendi häline bırakmak olmaz. Her gün böyle bunalıma girip, sinirlensek de aynı zamanda yoldan çıkarak geri dönüşü olmayan bir hale gelen ve hayatları mahvolup altüst olan insanlar, intihar edenler var. İntihar ettikten sonra insanlar, "Ah, biraz daha yaşasaydı anlayacaktı ama. Biraz daha büyüdüğünde kendiliğinden anlayacaktı," diye üzüntülerini dile getirseler de olmuyor, keşke mevzubahis kişinin yerine kendilerini koysalar. O zaman o kadar acıya rağmen yine de sonuna kadar direnip, insanlardan bir şeyler duymak için kulak kabarttığında sadece kesin uçları olmayan doğrucu öğütler ve yatıştırıcı sözlerin tekrarlarıyla karşılaşmanın, biz gençleri ne kadar utanç içinde yolun yarısında terk edilmiş gibi hissettirdiğini görebilirler.
"Ama şu soruyu sormayı asla unutma: Bu gerçekten istediğim hayat mı? Ne zaman sinirlensen ruhunun bir kısmı bedenini terk ediyor. O paha biçilemez kaynaklarını gerçekten bu tür işlerde mi harcamak istiyorsun? Değişimden asla korkma. Üstelik bu değişim büyükse..."
Sayfa 57 - Pegasus Yayınları, 1. Baskı, İngilizceden Çeviren: Doğa Alp
Sinirlenmek ve kendinden geçmek insanca değil mi? Niye her zaman ben bir şeyleri düzeltmeliyim?
Sayfa 155Kitabı okudu
Reklam
Kendinizi Kızgın mı Hissediyorsunuz? IQ'nuz Kaç?
Biri gerçekten de güveninizi boşa çıkarmış olabilir ve bu insanın yaptığı şeye sinirlenmek kesinlikle doğrudur. Ancak, bir insanı etiketlediğinizde, onun kötü bir ruhu olduğu izlenimini edinirsiniz. Öfkenizi o insanın "ne" olduğuna yönlendirirsiniz. İnsanların bu şekilde değerini sıfıra indirirseniz, zihninizde onlar hakkında hoşlanmadığınız her şeyi toparlarsınız (zihinsel filtre) ve iyi noktaları ya görmezden gelir ya da değerini düşürürsünüz (olumluyu değersizleştirme). Öfkeniz için yanlış bir hedef oluşturmuş olursunuz. Gerçekte, her canlı insan, olumlu, olumsuz ve nötr özellikleri olan karmaşık bir bileşimdir. Etiketleme, kendinizi öfkeli ve manevi olarak daha üstün hissetmenize neden olan çarpıtılmış bir düşünce sürecidir. Kendilik imajınızı bu şekilde kurmak yıkıcıdır. Etiketleme, mutlaka, diğer kişiyi suçlama gereksinimi doğuracaktır. İntikam alma isteğiniz çatışmayı iyice şiddetlendirir ve sizi sinirlendiren kişide de benzer tavırlar ve duygular ortaya çıkarır. Etiketleme, kaçınılmaz olarak kendini doğrulayan kehanet olarak işlev görür. Diğer kişiyi öbür uca itersiniz ve bir savaş ortamı oluşturursunuz. Özgüveninizi bir başkasına iftira atmak suretiyle güçlendiremezsiniz. Bu dünyada özgüveninize tehdit oluşturabilecek sadece tek bir kişi var - o da sizsiniz. Değeriniz, ancak kendinizi aşağıya çekerseniz azalır. Gerçek çözüm, içinizdeki anlamsız konuşmalara bir son vermektir.
Sayfa 168 - PsikonetKitabı okuyor
Biri beni eleştirdiğinde kendimi savunma hakkım yok mu?Niye her zaman diğer insanla empati kurmalıyım?Üstelik budala olan o olabilir.Sinirlenmek ve kendinden geçmek insanca değil mi?Niye her zaman ben bir şeyleri düzeltmeliyim?
Kim bilir büyüdüğümüzde, şimdiki acılarımızı ve üzüntü­lerimizi saçma bir şeymiş diye hatırlayacağız belki. Ama yetişkin olana kadar ki bu uzun ve can sıkıcı dönemi na­sıl yaşamamız gerekiyor? Bunu kimse söylemiyor. Kendi haline bırakmaktan başka çaresi olmayan kızamık gibi bir hastalık mı acaba? Ama kızamıktan ölenler, gözlerini kaybedenler de var. Kendi haline bırakmak olmaz. Her gün böyle bunalıma girip, sinirlensek de aynı zamanda yoldan çıkarak geri dönüşü olmayan bir hale gelen ve ha­yatları mahvolup altüst olan insanlar, intihar edenler var.
Gülsem mi sinirlensem mi bilemedim...
Bir diğer ilginç nokta da şudur: Bazen öyle olurdu ki, bir cariyeyle birden fazla erkek cinsi ilişkide bulunurdu. Bu arada o zavallı kadın hamile kaldığında, çocuğun hangi erkeğe ait olduğu tartışmalara, hatta kavgalara neden olurdu. Örneğin; bir cariyeyle cinsi münasebette bulunan üç erkek, kadının hamile kalınası sonucu bir ara Hz. Ali'ye müracaat edip o çocuk için hak talebinde bulunurlar. Hz. Ali, çektirdiği kura sonucu onları uzlaştırır. Ali'nin uyguladığı yöntem Muhammed'e anlatılınca, kendisi sevinçten kahkahalara boğulur ve onun uygulamasını takdir eder. 27 27 Ebu Davud, Talak, No: 2269-70; İbni Mace, Ahkam, No: 2348; Nesai, Talak, 6/182.
75 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.