. Anlayışlı olmak mutluluğun ana parçasıdır
. Kıskançlıktan kaçınmak
. Memnuniyetsizliğimin kaynağı, isteklerin katsayını yukarı çekme çabamız sürekli yenilenirken bunu önleyen diğer katsayının hareketsizliğinde yatar.
. Keyfimizin ya da üzüntümüzün derecesi her zaman aynı olmuyorsa , o zaman bu görüşe bunu dış koşulların değişmesine değil içi koşulların, yani fiziksel durumun değişmesine yoracağız
. Ölçüsüz sevinç de çok şiddetli acıda aynı kişide bulunur
. İnsanlar yapacaklarını isteyerek yapmalı acıda isteyerek çekilmeli
. Bir işe girişmeden enine boyuna düşünmeli fakat iş olduktan sonra sonuç beklenmeye başladıktan sonra olası tehlikeye tekrar tekrar düşünerek korkuya kapılmamalıyız.
. Oysan insan neşeliyse genç, yaşlı fakir zengin olup olmadığının önemi yoktur
. Sağlığını önde tut
. Kesin olmayan ya da belirsiz sıkıntıların bütün hayatımızı huzurunu kaçırması için bunları ya hiç olmayacakmış gibi ya da kesinlikle şimdi olacakmış gibi görmeye kendimizi alıştırmamız gerekir.
. Hayatın yaşattığı bütün aksaklıklarda sakin kalan bir adam, hayatın olası sıkıntılarının ne kadar çok çeşitli olduğunu bildiğini ve dolasıyla da mevcut sıkıntıya olabileceklere çok küçük bir parçası olarak belli eder. Ve tersine bu sonucu bilen ve dikkate alan kişi daima sakin kalır.
. En büyük mutluluk, kişiliktir
. Mutluluk kendine yetenlerdir
Mutlu Olma SanatıArthur Schopenhauer · Can Yayınları · 202013,2bin okunma
Kahraman falan değil. Kahramanlığın tamamıyla ötesinde bir yerde.
Ama onu sevmeyenlerin... Sahi, niye sevmezlerdi? Birkaç kez kendisiyle daha yakın bir ilişki kurmak istemiş olanlar vardı. Hiçbirine güler yüz göstermemişti. Manastırda hepsi kardeşti. Yeterdi bu. Daha yakın bir kardeşlik istemiyordu Andronikos. Tartışmalarına katılmaktan ne zamandır kaçınmıştı. Tartışmalar artık onu hiç ilgilendirmiyor da ondan. Tartışılacak şeylerin neler olduğu önceden belli zaten. Bunların tartışılması bile gerekli değil. Tartışılması, herhangi bir sonuca da ulaştırmıyor; yalnız, birkaç kişinin birkaç saat boyunca birtakım büyük adlar sayıp gölgelerine sığınarak, "bence" sözünü her cümlenin altında sezdirerek olmadık saçmalan kafalara kaka kaka yinelemesinden öteye geçmiyor. Geçmiyordu. Şimdi, öyle düşünmeli, öyle yapmalı cümleleri. Geçmiş zamanda.
Andronikos, önceleri korku duymuştu içinde. Bu tartışmalara katılmıyor, katılmak istemiyor, katılamıyordu artık. Daha kötüsü, katılması için içinden gelen bir dürtü, bir istek yoktu. Yoktu, çünkü -işte burası korkutucuydu- çünkü tartışılanların önemine, gereğine inanmıyordu. Böyle şeylerin tartışılması saçmaydı. Herkes temeli bırakıp çatının kiremidinden söz açıyordu. İki oluklu mu, üç oluklu mu olsundu?
Biz bedenimiz değiliz. Aynı zamanda o çok önemli bir parçamız bizim. Ona dair öğrendiğimiz, benimsediğimiz, inandığımız çoğu şey çocukluktan geliyor. Kendi bedenimize dair bize söylenenlerden. Ve hatta daha çok, annemizin kendi bedenine dair söylediklerine şahit olmamızdan. Tam burada belirtmek isterim ki -ki kitaba dair en sevdiğim şeylerden biri oldu bu- kitapta “anne suçlayıcılık” yok. Evet, annenin rolünün önemi üzerinde duruyor ama bunun yanında onun kendi zamanına ve yaşamına göre elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığını anlatarak, ondan devraldıklarımızla neler yapabileceğimizi ve kendi kızımıza nasıl bir merdiven uzatabileceğimizi de anlatıyor.
Bugüne kadar ne olduysa oldu, değiştirilebilecek noktalar için şimdi ne yapmalı?
Kitap başlangıçta anneler ve kızlarıyla yapılmış röportajlarla ilerliyor. Burada aynı durumları iki kuşaktan dinlemek hoş bir okuma deneyimi sunuyor.
Medyanın oluşturduğu hatalı güzellik algısı ve medya okuryazarlığı ile ilgili bölümü özellikle çok beğendim.
Ataerkillik, kadın bedeni, kendini olduğun gibi sevmek, öz saygı, iyileşmek, toplumun dayattıkları, doğar doğmaz kadın olarak içine hapsolduğumuz, illa ki öyle olmasını sandığımız tüm kalıplar hakkında konuşurken asla mükemmel olunamayacağının, sadece elimizden geleni yapıyor olabilmenin değerini anlatıyor yazar.
Getireceğim eleştiri ise kitabın diline ait. Daha iyi bir çeviri ile daha akıcı bir okuma sunabilirdi.
Kızınız varsa onu düşünerek, yoksa annenizle ilişkinizi düşünerek ya da kendinize yaptığınız anneliği düşünerek okuyabilirsiniz.
Ahmet Şerif İzgören kitabın ön sözünü “Bu ülkenin sorunları ne sizce?” sorusuyla başlatır, cevabı oldukça fazladır ve sıralanır: Terör, işsizlik, şiddet, kadına şiddet, gelir dağılımı eşitsizliği, darbeler, beyin göçü, torpil, yolsuzluklar… Olumsuzluk listesi, maalesef çarşaf gibi uzar da gider. Ancak bunlar ülkenin gerçek sorunları değil
Immanuel Kant'ın eğitim üzerine verdiği derslerin notlarından oluşan "Eğitim Üzerine" kitabı, meşhur filozofun eğitime bakışını yansıtması dolayısıyla değerli bir kitap olarak durmaktadır.
Kitap, giriş ve 5 bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde Kant, ilk olarak insanın eğitime muhtaç olan bir varlık olduğunun vurgusunu yaparak
Saat 8:17
Kümesi açtığımda ortalık hareketlensin
Ahşaptan bozma evimiz
Tam bakkalın karşı çıkmazına düşerken
Mahallenin çocuklarına eğlence çıksın
Horozlardan evvel davranan minibüs kornaları
Mahallede ki atletli Deli Raşid'i sinirlendirse de
Ne horozu keseriz nede minibüsü rızkından ederiz
Tam bakkalın sağından akıp giderken
Kırıtıp geçen
Birinci konuşmacı, ‘şiir okunmuyor’ dedi.
İkincisi, ‘şiir ayağa düştü’ dedi.
'Şiirin okunması için bir şeyler yapmalı’ dedi, üçüncü.
Dördüncü ‘şiirin hiçbir zaman çok okuru olmamıştır’ dedi.
‘Yeni bir şiir yazılmıyor nicedir’ diye bitirdi sonuncuları.
Konuşmaların altında kaybolmuş altı dinleyici, kargacık
burgacık bir yazı gibi çıktı. Birisi ‘şair olmak ne zormuş’ dedi.
Diğeri ‘asıl okur olmak ne zormuş’ dedi.
En sessiz duranları
‘biz şimdi şiir okuyalım mı okumayalım mı’ dedi.
Son zamanlarda her yerde gördüğümüz o kitabın yorumuyla karşınızdayım efenim...
Kitap okumaya ilk başladığım sıralarda yabancı yayınları en sevdiğim yayındı. Oradan okuduğum her kitabı da çok sevmiştim. Okuma tarzım değişmeye başlayınca artık almaz oldum. En son 2019 yılının Nisan ayında gözlerinin ardında kitabını okumuşum. Erdem yılı son
Öncelikle konu benım için çon önemli neden mi? Derseniz
Üniversite son sınıfım ve bır yerden sonra hayat başlıycak ama peki nasıl bir iş bulurum ne yapmam laızm nelere dıkkat etmek gerekir veya tavsiyeler nelerdir bu kitap bu konuda benı aydınlattı Sinem hanımı zaten Linkedlin gibi alanlardan takip ediyorum ve yaptığı işi faydalı buluyorum