Yazarın da, okurun da sahiciliği kaybolmuş gibi geliyor bana. İhtiyarlar gibi konuşmayı sevmiyorum ama hem yazarlar-şairler açısından hem de okur dediğimiz o bilinemez dert ortaklarımız açısından sanırım bir büyü bozuldu: O ayın dergileri geldi mi diye bir hafta boyunca her gün kitapçıya gitmek heyecanı kaç insanda sürüyor bilmiyorum... ya da şiirleriyle, yazılarıyla büyüdüğün bir şairi, yazarı göreceğim diye polis hafiyesi gibi gittiği mekânları, kitapçıları araştırıp uzaktan olsun görebilme, tanışabilme tutkusu... ya da yazarlar-çizerler-şairler olarak o ayın dergilerini ortaya yatırıp uzun uzun yayımlanan yazıları, şiirleri tartışmak... İletişim çağı dediğimiz bu yalnızlar hapishanesi sanırım edebiyat ortamını da kendi üstüne kilitledi. “Ortam”ın ilişkilerinde temas kalmadı; el teması, göz teması, ses teması... tınısı, duygusu, jesti, mimiği olmayan, sessiz sinema misali bir dünya insan sıcağının yerini aldı!