Beni sıradan, ya da daha doğrusu huzurumuz için sıradanlık kılıfına girmeye mecbur ettiğimiz her şey ilgilendiriyor.
Beliki de en korkulması gereken,korkan insanların hiddetidir.
Son zamanlarda okuduğum en iyi 10 kitap arasında rahatlıkla girer.
Elena Ferarante önemli bir yazar. Eğer benim gibi daha önce okumadıysanız bu kitap ile başlamakta yarar var. The Guardian gazetesine yazdığı haftalık yazıları içeren bir eser oluşturmuş. Katılırsınız veya katılmazsınız ama sizi şaşırtıyor.
Kahve içtiğimiz kişileri de arkadaşımız diye nitelendirmeyi seviyoruz. Sonra ilk fırsatta onları dedikoducu, yılan, sevimsiz, alıngan olarak niteleyebiliriz de .
"Sıradanlık kötüdür." diye mırıldanıyor Pasolini. "Sıradan olmak kötülük için yeterlidir. Bir köpeğin ölümünden sorumluysan kötüsündür. Hele beslediğin köpeğin ölümünden sorumluysan çok kötüsündür."
En küstah, en kendini beğenmiş, en adi, en iğrenç sıradanlığın doruktaki temsilcisi, vücuda gelmiş halisiniz! Sıradanlığınız, kendinden en küçük kuşkusu olmayan bir sıradanlık sizinki, Olympos tanrılarınınki kadar serinkanlı ve kendini beğenmiş bir sıradanlık. Sıradanın da sıradanısınız!
Kafanızda da, kalbinizde de kendinize ait tek bir düşünce yok ve asla da olamaz. Ayrıca alabildiğine kıskançsınız, büyük bir deha olduğunuza inanıyorsunuz, ne var ki karanlık bazı anlarınızda yine de kuşkunun ziyaret ettiği oluyor sizi, kızıp köpürüyorsunuz, kıskanıyorsunuz... Ah! Ufkunuzda kara noktalar var şu anda, yakında tam anlamıyla aptallaştığınızda kaybolacaklar.
Birbirine benzemek farklılığı ortadan kaldırmaz. Ancak sıradanlık birbirine benzerliği bile ortadan kaldırarak sığ bir düzleşmeye ve içi boşluğa sebep olur...