Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
DİN-YOBAZLIK: Atsız ilk olarak 1932 yılında, "Aynı tarihî yanlışlığa düşüyoruz” başlıklı yazıda din konusuna temas eder. Konuya bir tespit ve bir soruyla girer: "Bugün din hayatta birinci safta bir rol oynamıyor. Devlet dini bit kenara atmıştır. Fakat din, halk yığınları üzerindeki büyük nüfuzunu yapmakta devam ediyor. Ve Bolşevik Rusya
İnsan Süfyan-i Sevri'nin şu sözlerine aldanmamalıdır:
"Biz ilmi Allah'tan başka amaçlar için öğrendik ama ilim Allah'tan başkası için olmaya yanaşmadı. Fıkıh âlimleri Allah rızası için değil, başka gayelerle ilim öğrenirler ama sonunda Allah'a dönerler." Sen fıkıh âlimlerinin âhir ömürlerini gözden geçir, hepsinin dünya peşinde koşarken, dünyaya dört elle sarılmış bir halde öldüklerini, sadece azınlıkta sayılabilecek bir bölümün dünyadan yüz çevirdiklerini, zahitlik yolunu yeğlediklerini görürsün. Haber gözle görmek gibi değildir. Süfyan'ın işaret ettiği ilim hadis ve tefsir ilimleriyle Peygamber ve sahabeleriyle hayatlarını tanıtan siyer ilimleridir. Çünkü bu ilim dalları korkutma ve çekindirme gibi unsurları içerir ve bu da Allah'tan korkma duygularını depreştirir. O anda olmasa bile gelecekte muhakkak böyle bir hissin meydana gelmesine sebebiyet verir. Halbuki kelam ilmi ile sırf muâmele fetvaları ve insanlar arasındaki anlaşmazlıkları çözmeye yönelik fıkıh ilmi ilgililerini dünyadan soğutmaz, tam tersine son nefeslerine kadar dünyaya ilgilerini artırır, isteklerini kabartır. Temenni edilir ki şu kitapta yazdıklarımızı birisi dünyevî amaçlarla okusa bile bu gaye ile okumasına ruhsat verilir. Çünkü bu kişinin okudukları sayesinde âhir ömründe dönüş yapması, âhirete yönelmesi umulur. Zira bu eser Allah ile korkutmak, âhirete özendirmek ve dünyadan çekindiren bilgilerle doludur. Bunlar ise hadis ve Kur'an'ın tefsirini konu alan eserlerde yer alır, yoksa kelam, hilafiyat ve mezhep kitaplarında yer almaz.
Reklam
İslamî dönemdeki iktisadi, içtimaî, siyasî, kültürel ve hatta dinî birçok olayın kökenlerini câhiliye döneminde aramak gerekir. Çünkü vahyin ilk muhatapları bizzat Câhiliye Arapları'dır. Bu nedenle İslam öncesi Arap tarihini bilmek siyer ilmi açısından son derece önemlidir.
Mana YayınlarıKitabı okuyor
İmâm Nevevi'nin İlmi Konumu
Kuşkusuz İmâm Nevevî İslâm ilim tarihinin en güzide şahsiyetlerinden biridir. Nevevî, yaşadığı dönemde tedris faaliyetinde bulunarak birçok âlimin yetişmesine vesile olmasının yanında bıraktığı birbirinden kıymetli eserlerle hem kendi çağını hem de kendisinden sonraki çağları aydınlatmıştır. Onun tesirinin bu denli yaygın olmasında ve uzun sürmesinde kuşkusuz onun ilmî kişiliği ve takvası en temel âmillerdendir. Nevevî (rahmetullahi aleyh) fıkıh, hadîs, siyer, lugat ve daha birçok alanda temeyyüz ederek bu alanlarda eşsiz otoritelerden sayılmıştır.
Kelâm varlığı ve gayesi itibariyle önce Müslümanların şüphesini gidermek ikinci bir alan olaraksa diğer muhataplarının suallerine cevap getirmek vazifesini icra eder. Bu vazife bugün kadim cevaplarımızı hatırlatmak ve geçmiş ilmi müktesebatla bağımızı kuvvetlendirmek yoluyla gerçekleşecekse o zaman günün kelâmcısı kendisine bu irtibatı sürdürmeyi mükellefiyet bilmelidir. Bugün Batının bilimsel gelişmelerine cevap vermeyi teşvik ettiğimiz kadar kadim itikadi birikimimizi bugünün insanına ulaştırmayı da teşvik etmeliyiz. Çünkü bugün şüphenin adresi değişmiştir. Müslümanlar içeriden itikadi saptırmalara muhatap olmaktadırlar. Eskiden diğer dinlere mensup âlimler genel bilgiler ile Müslümanlara sorular yöneltip şüpheler saçarken bugün oryantalizm çalışmaları için müessese ve kürsüler açılıp, bizim eserlerimiz incelenmekte, hadislerimiz okunmakta, eserlerimiz müsteşrikler eliyle neşredilmekte ve bunlar kendi amaçlarına uygun olarak kurgulanıp, çarpıtılıp sunulmaktadır. Dolayısıyla günün kelâmî ihtiyacını doğru tespit etmek de yeni ilm-i kelåma dâhildir ve hep öyle olmalıdır. Çalışmanın itikadi yönden hatalı beyanlarını işaretlediği ve tenkit etmeye odaklandığı iki ana grup bulunmaktadır. İlki İslam tarihi boyunca itikadî hemen her meselede tahrif için rivayetler vazeden ve bu tahrifi fıtrat edindiği için kendi içerisinde de sürekli birçok alt fırkaya bölünen Şia'dır. İkinci grup ise oryantalist okumaların tesirinde kalan, usûl ve İslamî ilimler bakiyesine sırt çeviren modernist hareketlerdir
“İkra” emri ..
Cebrâil (a.s), Peygamberimiz mağarada iken, göründü. Ve “İkra’ (oku…)” diyerek Allah’ın (c.c.) emriyle ilk vahyi getirmiş oldu. Kâinatın Efendisi okuma bilmiyordu, ümmî yaşamıştı. “Mâ ene bi-kâriin (ben okumayı beceremiyorum)” dedi. Cenâb-ı Hakkın hikmeti icâbı, Peygamber Efendimiz o ana kadar hiç ilmi tedrîsât görmemişti. Zirâ Rabbimiz onun tâlim ve terbiyesini bizzat kendisi üzerine almıştı. Cebrâil (a.s.) üç kere aynı emri tekrarladı ve aynı cevabı aldıktan sonra, Peygamber Efendimiz’in mübârek göğsünü, üç defa sıktı ve Allah’ın ismiyle okumasını istedi. Böylece, Cibrîl tarafından kendisine, mânevî bir ameliyât tatbik edilmiş oldu. Aslında Kur’ân-ı Kerim’in bir nüshası Levh-i Mahfuzda, bir nüshası da Fahr-i Kâinat’ın kalbinde yazılı idi. Cibrîl tarafından tatbik edilen bu âmeliyat ile, Fahr-i Kâinat’ın kalbi üzerinden perde kaldırılmış ve birden okur oluvermişti. Böylece, pek büyük bir mu’cize zuhûr etmişti.
Reklam
* İslam'ın öğrenebileceğimiz birçok farklı yönü ve ilmi var. Fıkıh öğrenebilirsiniz, kelam öğrenebilirsiniz, hadis öğrenebilirsiniz, siyer öğrenebilirsiniz; lakin bütün bu ilimler bir hâle dönüşmedikçe, hayatımızda bir hâl olarak neşvünema bulmadıkça bunun hiçbir kıymet-i harbiyesi de yoktur. *
Vusülsüzlüğümüz usulsüzlüğümüzdendir. Bugün bizim önümüzde duran İslam’ın o muazzam ilim mirasından hakkıyla istifade edememizin temelinde yatan en önemli sebep; tüm ilmi disiplinlerde bu çağın insanının aklını ikna, kalbini ise tatmin edecek ve eldeki mevcut birikimden hakkıyla istifade etmenin yollarını gösterecek usûl kitaplarından mahrum olmamızdır.
105 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.