"Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın."
#31605051
Kitabın ismini ilk duyduğumda direkt aklıma Ümit Yaşar Oğuzcan'ın bu şiiri geldi. Toptaş hem yazdıklarıyla hem de kitaplarına
O anlatırken bir sis kaplar yeryüzünü. Her zerresi ayrı bir insana dönüşür belki de.
Birinin içi titrer. O titredikçe bütün çiçekler de ağaçlar da sallanır.
Gün ışığı donar.
Bir ses yumuşar.
Bir minderin kenarı lime lime olur.
O anlatırken kelimeler büyür.
Her şey Gölgesizler’deki berberin şu sözleriyle başlamıştı: “Desene yaşam tekrarlardan oluşuyor… Yanıma oturtmuş, gözlerindeki cellat gözleriyle gözlerimin içine bakıyordu. ‘Tekrarlardan değil, tekrarların tekrarlarından.’” Tabii bu başlangıç Hasan Ali Toptaş’ın sessiz kıpırtılarla ördüğü soluk soluğa bağıran dil cümbüşü için geçerli. Başlayan ama
İnsanların acılarının sermayeye dönüştüğü bir ülke burası. Sıkıntıların ilgi çektiği, çekilen ilgilerin ah ve vahları getirdiği, bu ah ve vahların ise acılara yetersiz kaldığı, ağızlardan dökülen “geçmiş olsunlar” ile sermayenin büyütülmek istenildiği bir ülke. Yüreğine taş bağlamayı bırak vicdanına taş basmışların içinde gözyaşından dökülen
"Siz yaşayanlar çok tuhafsınız!" diye bağırdı birden.
...
"Bize neden siz yaşayanlar diye hitap ettin az evvel? Sen yaşamıyor musun?"
"Üç yıl önce," diye mırıldandı buz gibi bir sesle, "beni Amsterdam'a gömdüler."
...
hafifçe titreyen buğulu bir sesle, nasıl gömüldüğünü anlatmaya başladı.
"Ben bir