Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
107 syf.
8/10 puan verdi
Siyah bir tablo var gözlerimizin önünde; pişmanlıklar, hastalıklar, arayışlar, ayrılıklarla sonlanmış tatminsiz evlilikler ve hiç kazanılmamış çocuklarla karartılıp geride bırakılmış bir hayat var. Ölümle başlayan bir kitap. Bütün iç karartıcılığına rağmen gözlerinizi ondan alamadığınız siyah bir tablo.
Sokaktaki Adam
Sokaktaki AdamPhilip Roth · Yapı Kredi Yayınları · 2016149 okunma
"Okumayan adam sokaktaki canlı bombadan daha tehlikelidir." -poyraz karayel
Reklam
ÜNİVERSİTE senelerden üniversitenin ilk yılları.okula ilk adım atışımda ""ben de sonunda üniversiteli oldum,değişecek miyim,buraya alışacak mıyım,hayatımda ilk defa ailemden ayrı bir dam altında uyuyacağım ve de bütün bir sene boyunca ve de tek başıma..off mu desem oh mu desem.konuşsam ağzım büyür mü,korkunç mu ,daha mı mutlu" gibi
Sonra, zamanlar kötü. Bütün bunlar nasıl oluyor, nasıl geçiyor anlamıyorum. İşler daima aksıyor. Neden böyle oluyor? Her geçen gün ekmeği daha pahalı alıyoruz. Ev kiraları daha pahalılanıyor. Vergiler biniyor. “Harp bitsin her şey ucuzlayacak” diyoruz. Harp bitiyor, bir yenisi başlıyor, hiçbir şey ucuzlamıyor. Kimisi, çocukken işler daha iyi gidiyordu galiba diye düşünür. Kırk paraya bir cep leblebi. Şimdi? Şimdi kırk paranın, beş kuruşun lafı mı olur? Para peynir gibi eriyor. Peki ama, bunun sonu nereye varır? Bunu ben bilemem. Başımızdaki büyük adamlar düşünmeli. Muhakkak düşünüyorlar. Gazeteler, radyolar, her gün onların düşündüklerini söylüyorlar. Diğer bazıları onlarla uğraşmaya kalkışmışlar. “Muhalefet” yapıyorlar. Bir gürültüdür gidiyor. Ben bazen hükümetten yana, bazen muhalifim; bazen gerici diye, bazen komünist diye, evimi polisler basar, beni alır götürürler. Bazen evimde oturur, kanarya beslerim. Gazeteye, radyoya elimi sürmem. Ekmek yine ucuzlamaz. Aksine bozulur, esmerleşir, bir kuruş da üste koyar.
İstanbul'u dehşetli bir can sıkıntısı içinde buldum. Herkesin canı sıkılıyor. Doğru. Bremen'e kadar hangi limanda sıkılmadık? Her yerde herkesin canı sıkılıyor.
ÇÖP KAMYONU TEORİSİ Kadın taksiye binmiş ve hava alanına gitmek istediğini söylemişti Sağ şeritte yol alırken siyah bir araba park ettiği yerden aniden yola önlerine çıktı Şoförü çarpmamak için sert şekilde frene bastı Taksi kaydı, ama diğer arabaya çarpmaktan kıl payı farkla kurtuldu Siyah arabanın sürücüsü camdan başını çıkarıp bağırmaya ve
Reklam
Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama, küçük bir dükkan için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha
Televizyon; aylak, şuuru köreltilmiş, hiçbir zaman okumak ve düşünmek alışkanlığı kazanmamış sokaktaki adam için icad edilmiş bir nevi afyondur.
Hava durumu Çarşamba İstanbul'da kar var diyor, öğrenciler tatil, şoförler çile, fotoğrafçılar manzara var anlıyor. Renk körü beyazı soruyor, sokaktaki barınak diyor, soğuk diyor, ölüm diyor... Çocuklar kar topu, kardan adam istiyor, oto lastikçiler bayram ediyor... Dedem hava durumu ne bilir, doktorlar mikroplar kırılır diyor, gazeteler beyaz kabus manşeti hazırlıyor... Biri de çağrışımları yazıyor, sen ne dersen de herkes kendi anlayacağını anlar diyor :)
Montag o zaman ne düşündüğünü anımsadı , eğer karısı ölseydi , eminim ağlamayacaktı. Çünkü tanımadığı birinin, sokaktaki bir yüzün, bir gazete imgesinin ölümü olacaktı. Aniden her şeyin yanlış olduğunu anladığı için ağlamaya başladı, ölüm için değil, fakat ölüm karşısında ağlayamadığı düşüncesi için. Aptal boş bir kadının yanında, aptal boş bir adam. Aç yılan onun içini daha da boşaltıyordu.
Reklam
Katılımcılar ve Yorumlar: #5801199 Kurallar: #5782014 (BUTUNLESTIRILMIS HIKAYE) Islak, nemli ve soğuk bir akşamdı. Herkesin akşam yemeği için evlerine girip sıkıca kapısını kilitlediği Medine Sokak’taki lambalar yeni yeni ışıldamaya başlamıştı. Evlerden sokağa taşan çocuk çığlıkları
Kültürün Taşıyıcısı: Kitap "Televizyon kültürü" diye bir mefhum tanımıyorum. Televizyon; aylak şuuru iğdiş edilmiş, hiçbir zaman okumak ve düşünmek alışkanlığı kazanmamış sokaktaki adam için icat edilmiş bir nevi afyondur. Televizyon, şuurdaki son pırıltıları da yok eden bir cehennem makinesidir. Tam bir kaçıştır televizyon. Yokluğa, boşluğa, şuursuzluğa açılan bir kapı... Bu korkunç tiryakilik, kurbanlarını batılılaştırmaz, "batırır". Kültürün dün de, bugün de, yarın da tek taşıyıcısı vardır: KİTAP. Hiçbir düşünce emeksiz fethetilemez. Şahikalara ancak dikenli patikalardan tırmanılabilir. Tefekkür, sürekli bir cehdin hak edilmiş mükâfatıdır. Kısaca televizyon kültürü, kültürle münasebetlerini kesmeye karar verenlerin uydurduğu bir yalandır. Batının bütün fuhşiyatını haremimize taşıyan bir kanalizasyonun hayırlı bir işe yarayacağını ummak büyük iyimserlik olur. Sirenlerin şarkısı çok masum bir hayal... Televizyonu izlerken şuurumuz yarı uykudadır. Bu itibarla seslerin ve renklerin cümbüşü ile bir kat daha sarhoşlaşır ve kendimizden geçeriz. Eskiler "medenileşmek frengileşmek" dir demiş. Televizyonun cömertçe dağıttığı medeniyet de bu çeşit bir medeniyet. (Bulutları Delen Kartal - Cemil Meriç ile Konuşmalar)
Futbol Napoleon’un Fransa’nın idaresine geçişinden sonra Avrupa ülkeleri arasında savaşlara rastlanmamıştır. Napoleon, birçok Avrupa ülkesiyle savaşıyor ve en çok da İngiltere’yi yenilgiye uğratmak istiyordu. Diğer taraftan İngiltere de, Napoleon’u tahtından indirmek için her çareye başvuruyordu. Napoleon, Rusya’yı da savaşmakla tehdit
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.