Rüzgar, sonbaharda hep aynı şarkıyı söyler... Buna '' şarkı '' demek de doğru değildir;çoğu zaman bir ağıttır. Aslında hikayenin başlangıcı sonbahar değil, bahardır...
Nice gündüz, gece geçti, akıp gitti nice mevsim Bahsinde hep sonbahar var, ilkbahardan haber yok mu?
Reklam
GÖLGESİNDE OTURDUĞUM AĞAÇ VE BEN Ben onun gölgesinde, o benim başucumda, Ben tıpkı onun gibi, o tıpkı benim gibi. Onun bazı çoşarken fırtınalarla kalbi, Benim de buhar olur bir damla avucumda. Ben sarsıldığım zaman o beni durgun, serin Kanatlarının müşfik tesellisiyle sarar. Ben de aşinasıyım, bende de bir eşi var Onun aşinaları olan her bir kederin. Bilmem ki bizi nedir böyle matemli eden? Niye onun sevimli, yeşil alnında hüzün? Niye diyorlar bana: Ne kadar solgun yüzün. Boşaldıkça kalbimiz her gün biraz neşeden, Sonbahar yaklaşıyor, onunla doluyoruz, Her gün bir parça daha kuruyor soluyoruz.
Şimdi yapayalnızım. Sonbahar geliyor, yapraklar sararıyor. Bu kasvetli küçük şehirde bir sonraki adımımı planlamak yerine, izleri henüz silinmiş duyguların, taze hatıraların, yakın zamanda beni içine çekip girdabında döndürdükten sonra bir yerlere fırlatıp atan hortumun etkisi altında oturuyorum. Bazen yine o girdaba kapılacağımı, hortumun yaklaştığını, yanımdan geçerken beni içine çekeceğini, düzen ve ölçü duygularımı kaybedip yine dönmeye, dönmeye, dönmeye başlayacağımı sanıyorum...
Sayfa 120 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1.Basım, Mart 2013, İstanbulKitabı okudu
Niçin rüzgarlı sonbahar akşamlarında, sessizce yan yana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu dinleyemiyoruz ?
şehrin üstünde tozlu bir ay silkinmektedir mevsim yaz olmuş sonbahar olmuş ne umurum değil mi ki o büyük istifham üzerindeyiz birbirimizi seviyoruz ve sevgimizden şüphe ediyoruz
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.