Çoktan ölüp gömülmüş insanların diktiği
Geçmiş çağların görkemli anıtlarını
Zamanın korkunç elinin çirkinleştirdiğini görünce;
Bir zamanlar yüksek olan kulelerin yıkıldığını
Ve pirincin insan öfkesinin sonsuz kölesi olduğunu görünce;
Aç okyanusun sahilin krallığını kapladığını
Ve sert toprakların denizi yer yer doldurduğunu,
Kazancın kaybı ve kaybın kazancı artırdığını görünce;
Her şeyin doğasının değiştiğini,
Doğanın çürümeye mahkûm olduğunu görünce;
Yıkım bana düşünmeyi öğretti
Zamanın aşkımı alıp götüreceğini.
–William Shakespeare, 64. Sone
Shakespeare'in ''64. Sone''sinin sonundaki dört mısrada anlatılan düşünceyi alalım:
Böylece yıkımlar bana düşünmeyi öğretti,
Zamanın gelip aşkımı götüreceğini.
Bu düşünce ölüm gibi, değiştiremez
Yalnızca ağlar, yitirmekten korktuğuna sahip olduğu için.
Gördüm her şey bozulur, sonsuz sürüp gidemez.
En sağlam devlet bile günün birinde çürür,
Yıkımlar düşündürdü beni ister istemez.
Er geç sevgilimi de zaman alıp götürür.
Gördüm anıtlarını nice görkemli çağın
Zamanın zalim eli. yıkıp etmiş yerle bir,
Başları göğe değen kuleler darmadağın
Ve sonsuz tunç ölümün gazabına köledir;
Gördüm obur okyanus yenilgiye uğratmış
Keyfince hüküm süren heybetli kıyıları
Ye sert toprak kendine koca ummanı katmış,
Zarar kârı arttırmış, kâr büyütmüş zararı;
Gördüm her şey bozulur, sonsuz sürüp gidemez,
En sağlam devlet bile günün birinde çürür,
Yıkımlar düşündürdü beni ister istemez:
Ergeç sevgilimi de Zaman alıp götürür.
Bana ölüm gibidir yitmesinden korkarak
Hiçbir şey yapamayıp varlığına ağlamak.
Gördüm anıtlarını nice görkemli çağın
Zamanın zalim eli yıkıp etmiş yerle bir,
Başları göğe değen kuleler darmadağın
Ve sonsuz tunç ölümün gazabına köledir;
Gördüm obur okyanus yenilgiye uğratmış
Keyfince hüküm süren heybetli kıyıları
Ve sert toprak kendine koca ummanı katmış,
Zarar kârı arttırmış, kâr büyütmüş zararı;
Gördüm herşey bozulur, sonsuz sürüp gidemez,
En sağlam devlet bile günün birinde çürür,
Yıkımlar düşündürdü beni ister istemez:
Ergeç sevgilimi de Zaman alıp götürür.
Bana ölüm gibidir yitmesinden korkarak
Hiçbir şey yapamayıp varlığına ağlamak.
Sone 64
Gördüm anıtlarını nice görkemli çağın
Zamanın zalim eli yıkıp etmiş yerle bir,
Başları göğe değen kuleler darmadağın
Ve sonsuz tunç ölümün gazabına köledir;
Gördüm obur okyanus yenilgiye uğratmış
Keyfince hüküm süren heybetli kıyıları
Ve sert toprak kendine koca ummanı katmış,
Zarar kârı arttırmış, kâr büyütmüş zararı;
Gördüm herşey bozulur, sonsuz sürüp gidemez,
En sağlam devlet bile günün birinde çürür,
Yıkımlar düşündürdü beni ister istemez:
Ergeç sevgilimi de Zaman alıp götürür.
Bana ölüm gibidir yitmesinden korkarak
Hiçbir şey yapamayıp varlığına ağlamak.
169
Böylece yıkımlar bana düşünmeyi öğretti
Zamanın gelip aşkımı götüreceğini
Bu düşünce ölüm gibi, değiştiremez
Yalnızca ağlar, yitirmekten korktuğuna sahip olduğu için.
64. Sone
Böylece yıkımlar bana düşünmeyi öğretti,
Zamanın gelip aşkımı götüreceğini.
Bu düşünce ölüm gibi, değiştiremez
Yalnızca ağlar, yitirmekten korktuğuna sahip olduğu için.
--- Shakespeare 64. Sone, son 4 mısra
.
Baktığımız güz ağacı göz alıcı renkleriyle öyle güzeldir ki, gözlerimizin yaşardığını hissederiz; ya da duyduğumuz müzik öylesine hoştur ki varlığımızı bir hüzün bürüyüverir. Ağacı hiç görmemiş ya da müziği hiç duymamış olmanın belki daha iyi olduğu, bu soysuz düşünce, bilincimize sürünerek sokulur. O zaman bu huzur kaçıran paradoksla yüzleşmemiş olurduk - "zamanın gelip aşkımı götüreceğini bilmenin paradoksuyla; sevdiğimiz her şey ölecek. Oysa insan olmanın özü budur, dönmekte olan bu gezegenin üzerinde varolmakta olduğumuz şu kısa anda, zamanın ve ölümün sonunda hepimizden hakkını alacağı gerçeğine karşın bazı insanları ve şeyleri sevebiliriz. Kısa anı uzatmayı arzulamak, ölümümüzü bir sene kadar daha ertelemek anlaşılabilir mutlaka. Ancak bu erteleme, duraklamaya ve sonunda savaşı yitirmeye bağlanmalıdır da.