Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ÜÇ SORU Yıldızlar uykudaydı. Ağaçlar , kuşlar, ırmaklar ve insanlar uykudaydı... Bir de uzaktan bakıldığında eski bir yapıyı andıran, saray olduğunu anlayabilmeniz için bahçesine kadar gidebilmeniz gereken o yerde gözleri uyku tutmayan bir adam vardı. Başı ellerinin arasında gözleri yaşlı bir adam. Beynini kemiren sorulara cevap bulmaya
Hindistan, özellik de Nepal, hayallerime gireli tam sekiz sene oluyor. Her iki kültür de beni kendine çekti durdu bunca sene. Vücuduma ilk virüsü salansa Nasuh Mahruki'nin 'Asya Yolları, Himalayalar ve Ötesi' isimli kitabı oldu.O zamanlar askerdeydim. Şırnak'ta komondo asteğmen olarak operasyonel birbirliğe çekmiştim kuramı. Bir kış vakti, karlı bir İstanbul sabahı Güneydoğu'ya uçarken çantama attığım birkaç kitaptan biriydi. İlk alışma günlerinde harika yol arkadaşı oldu. O koca koca soru işaretleriyle geçen ilk Güneydoğu günlerinde kader ortağı bütün asteğmen arkadaşlarım tüm benlikleriyle Şırnak'taydı. Bense İstanbul - Katmandu yolunda bir yerlerde.
Reklam
Bir Nedeni Yok Yalnızca Öptüm Dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. Bekledim. Beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata
Katılımcılar ve Yorumlar: #5801199 Kurallar: #5782014 (BUTUNLESTIRILMIS HIKAYE) Islak, nemli ve soğuk bir akşamdı. Herkesin akşam yemeği için evlerine girip sıkıca kapısını kilitlediği Medine Sokak’taki lambalar yeni yeni ışıldamaya başlamıştı. Evlerden sokağa taşan çocuk çığlıkları
Aslında vakti zamanında aldığım kişisel gelişim eğitimlerinin birinde, şunu öğrenmiştim: Biri size cevabını vermek istemediğiniz bir soru sorduğunda cevap vermek yerine, ona kibarca, "Niçin öğrenmek istiyorsunuz?" diye sorun. Yüksek ihtimal cevap veremez ve konuyu değiştirir. Gerçekten de öyle olur. Fakat hiç yapamadım. Ayıp olur diye sorulan her soruya cevap verdim. İçimden başka, dışımdan başka...
Sayfa 93 - Elma YayıneviKitabı okudu
SORUNUN ESARETİ... Yağmurun sesinin içimin tellerini ıslattığı bu günde yapacak hiçbir şey yok ne yazık ki. Şöyle nette bir sörf yapayım dedim, içim daha da karardı. Dünyanın her yanı savaş tehdidi altında, bir yerlerde barış anlaşmaları, diğer tarafta savaş anlaşmaları. Arada kalanlar ise maalesef ölüm yolcuları. Ülkemize sığınmış bulunan
Reklam
En sevdigim siirlerden biridir:))) Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar Falları grafiklerde bakılanlar siz de işitin.. Külden martı doğuran odalıklar Ve kahyalar Kara pıhtılarıyla damgalanmış veznelerde dili Şehvetsiz çilingirler, yaltak çerçiler Celepler ki sıvışık, natırlar ki nadan Ey hayat rengini sazendelik sanan Yırtlaz
100 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 saatte okudu
Ölürken bizi en çok korkutan şey iyi ve doğru yaşamamış olmak olabilir mi? Belki ömrümüzü yaşadık ama gerçek bir hayat sahibi olamadık..seçimlerimiz belki de hepten yanlıştı? İvan İlyiç'in bu soruyu, her ne kadar önce reddetse de, düşünmek için zamanı oluyor. Yaşayanlar arasından ölenler arasına doğru yavaş yavaş yürürken aynen Joyce'un muazzam
İvan İlyiç'in Ölümü
İvan İlyiç'in ÖlümüLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202245,2bin okunma
‘’ Tehlikeli bir soru dudaklarınızı yakıyorsa, telaşınız yüzünden yanılır ve bu sıkıntıdan kurtulmak için çoğunlukla en olmayacak zamanı seçer, en olmayacak çarelere başvurursunuz; ben de öyle yaptım; bir öğle vakti, Salacrou'nun evindeki davete gitmek üzere odamdan çıktığımızda Sartre'ın yüzüne alık alık bakarak: «Gerçeği söylesenize artık; hangimiz daha önemliyiz; M.yi mi, yoksa beni mi seçiyorsunuz?» diye sordum. «M.'yi kaybetmek istemiyorum, çok önem veriyorum ona, ama görüyorsunuz, yanınızdayım» diye yanıt verdi. Soluğu "kesilecek gibi oldu. Aslında «Aramızda bir sözleşme var. bunu bozmuyorum, fazlasını sormasanıza» demek işlemişti. Bu yanıt gelecek günleri tehlikeye düşürüyor, her şeyin yeniden ele alınmasını gerektiriyordu. O gün yemek yerken, dostların elini sıkarken ve gülümserken çok acı çektim; Sartre'ın endişeli gözlerle beni süzdüğünü hissediyordum, daha çok kasılıyor ve gittikçe katılaşıyordum, yemeğin sonunu getiremeyecekmişim gibi geliyordu bana.’’
Yegane çare kitaplar mı peki? Bu da soru mu şimdi, elbette! Kitaplar her şeyi yavaşlatabilir, iyileştirebilir, durultabilir. Vakti zamanında, bir yazımda psikiyatrların reçetelerine ilaçlarla beraber kitap tavsiyesi de yazmaları gerektiğini söylemiştim. Mesela; '1 Prozac-1 Sabahattin Ali' gibi. Şimdi bu delilik çağında daha fazlasını yapmak gerekiyor sanırım;ne bileyim Dostoyevski'nin kitaplarından paragrafları şehrin dört bir yanına asmak veya Oğuz Atay karakterlerinden birkaçını Taksim'de bir aşağı bir yukarı sırtımızda taşımak gibi. Biliyor musunuz eskiden Anadolu'da depresyona 'Gönül Yorgunluğu' denirmiş. Gönlü yorgun olduğuna inanılan kişiye iyileşmesi için kitap okunurmuş... Öyle işte.. Hem kitap okumanın zararı da var elbette;bittiği zaman hayata geri dönüyor ve mecburen yaşamaya devam ediyorsun.
Sayfa 41 - Bitmemesi İçin Ara Verdiğimiz Kitaplara Benzeseydi Ya Her Şey
1.350 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.