Üçüncü Dünya Savaşı mı Yoksa Bize Karşı Kinin Devamı Birinci Dünya Savaşı Sonrası Amaçlarına Bugün Ulaşmak İsteme Tehdidi mi? Çok dikkatli okunması gereken bir yazı. Yeni gelişmeler dolayısıyla çok önemli sır bilgileri deşifre ederek düşmanı biraz daha zor durumda bırakacak bilgileri aktaracağım. Tehdit algısını yönetmek tarih bilmek ve ileri
Bizler zaten kusursuz bir hayat sürmek için nelerin gerekli olduğunu biliyoruz. Bizim sorunumuz bilme­k değil, harekete geçememek
Reklam
ÇÖZÜLME (DİSOSİYASYON) VE YENİDEN YAŞAMA
Di�osiyasyon travmanın özüdür. Ezici deneyim parçalara ayrılmıştır, böylece duygular, sesler, imgeler, düşünceler ve travma ile ilgili fizik­ sel duyumlar, kendi yaşamlarını sürdürür. Anıya ait duyusal parçalar şimdiki ana istemsizce girer, onlar gerçekten yeniden yaşanır. Trav­ ma çözümlenmediği sürece, bedenin kendini korumak için salgıladığı
Evet, bilmek, anlamak ve anlatmakta çok sorunumuz var. İzah sorunu hepimizin sorunudur. Çünkü bir şeyi tam anla yamayan onu anlatamaz. Bir şeyin anlamına ulaşamayan, 6 anlamı karşıdakine nasıl aktarsın ki? Anlatma sorunu bizde çok yaygın bir marazdır. O yüzden uzun uzun konuşuruz, ne kadar çok gereksiz ayrıntı bildiğimizi göstererek aslında köksüzlüğümüzü gizlemeye çalışırız. Panellerde, konferanslarda, televizyon programlarında söz verilen kişiler genellikle "Efendim, bu geniş konuyu 20 dakikada anlatmak elbette mümkün değil" diye başlarlar. Oysa her ilim engin olsa da, gerçekten bilen kısa bir sürede de işin özünü bildirmeye kâdir olur. O vakit içinde muhataba, zaman ve zemîne göre en faydalı ve özlü şekilde bildiğimizi aktarmamiz gerekir. Aslında anlatamayanlar dörde ayrılıyor: Birincisi, hiç anlamamış olanlar. Onların zâten anlatma ihtimâli sıfırdır. İkincisi, anladığını düşünen ama onu aktaramayanlar. Bunlar belki dile hakim olamayanlardır. Üçüncüsü, anlamadığını anlayamamış olanlar. Bunlar boş klişeleri tekrarlayarak ömürlerini geçirirler. Dördüncüsü ise anlasa da anlaşılmaz olmayı tercih edenler. Niçin? Çünkü muhatabın anlayamadığı şekilde konuşmak bizde kişiye “itibar” kazandıran bir şeydir. “Entelce” konuşmak dâima karşıdakini “câhil" yerine koyar ve bu aradaki açık, entele yeterli statüyü temin eder. Halbuki gerçek arıdır, durudur, anlaşılırdır.
Çocuklara karşı ise, bir kat daha özenli olmalı…
— Bana göreyse, sen bir baş anca edersin! Şu yaptığın esprilere bak! Zamyotov daha çocuk; biraz saçlarını çekeceğim, o kadar. Çünkü onu yola getirmek için itip kakmak değil, okşamak gerek. İnsanlar, hele çocuksalar, itip kakmakla yola gelmezler… Çocuklara karşı ise, bir kat daha özenli olmalı… Sen ve senin gibi ilerici kafasızların hiçbir şeyden anladığınız yok! Başkalarına saygı duymazsınız, kendi kendinize kırılırsınız… Hem eğer ille de bilmek istiyorsan, söyleyeyim, evet Zamyotov’la ortak bir sorunumuz var.
İnsanı bir imgeye dönüştüren süreç, sanallıkla iç içe geçmiş durum­ da. Bu da gerçekle bir sorunumuz olduğu anlamına geliyor. Doğayı yiti­rişimizle birlikte yaşamaya koyulduğumuz gerçekle ilgili sorunlarımız nasıl gündelik pratikte bizi simülasyonlarla karşı karşıya bıraktıysa, ay­nı şekilde insan dediğimiz olgunun da kendisiyle değil, artık simülasyonuyla haşır neşiriz. Klonlama, bu sürecin şimdilik son durağı. Robotla­rın, siborgların dünyası, karşımızda bir çağ olarak açılıyor. Yakın bir ge­leceğin neler tasarlayacağını bilmek çok zor olsa da tahmin etmek kolay. Kısacası, insan, önce bütün dinler, düşünceler ve kurumlar aracılığıyla daha önce bedene indirgenmişti, şimdi oradan da çıkarılıp, bambaşka bir yere yerleştirilmeye çalışılıyor.
Reklam