Bazen yazmaktan uzaklaştığımda "Ben yazmak istemiyor muyum acaba? Sadece egomu tatmin etmek ve var olduğumun kanıtını inşa etmek için mi yazmak istiyorum?" diye düşünüyorum ama şu sıralar yaratıcılık-yalnızlık üzerine düşünüyorum ve sanırım yazmak için yalnız kalabilmek gerekiyor. Yalnızlık derken aslında Nihan Kaya'nın yatay-dikey kavramlarını da düşünüyorum. Yatay hayatla bağlantımız fazla olduğunda dikeye yönelip derinleşemiyoruz. Mesela finallerden yüksek almam ve bunun için çalışmam gerektiğini düşünmek yatay bir durum ve dikeyden uzaklaştırıyor beni.
Mahpusların hastalıkları sırasında bile cezalarını çektiklerini söylüyorum, ama bu usulün onlara verilen cezaların bir başka şekli olduğunu o sıralar tahmin etmiyordum, hâlâ da etmiyorum. Şüphesiz böyle bir düşünce saçma bir suçlama olurdu. Resmen, hastaların cezalandırılması diye bir şey yoktu. Şu halde belki de çok zararlı, kötü sonuçlar veren bu tedbire acı, mutlak bir zaruret yüzünden başvuruluyordu. Ama neydi bu zaruret? Ne yazık ki, gerek bu, gerek birçok başka anlaşılması güç, hatta sebebi belirsiz bazı tedbirleri doğuran zaruretleri mantıkla açıklamak imkânsızdır. Peki, bu faydasız gaddarlığı nasıl açıklamalı? Mahpus hastalık bahanesiyle doktorları aldatarak hastaneye gelecek, gece helaya çıkıp karanlıktan yararlanarak kaçacak mı? Bu düşüncenin ne kadar saçma olduğu açıktır. Nereye kaçacak? Nasıl kaçacak? Neyle kaçacak? Gündüzleri birer birer çıkmaya izin veriyorlar, gece de aynı şey yapılabilirdi.
“Şu sıralar, çok iyi bir belleğe sahip olmasına rağmen, en bildik özel adları bile hatırlamakta zorlanan bir hastayı tedavi etmekle uğraşıyorum. Bu belirtilerinin cahilliğin bir sonucu olduğunu analiz ortaya koydu. Bu cahillik takıntısı aslında yüksek eğitim almasına izin vermemiş olan ailesine karşı bir tavırdı. Temizlik takıntısı (ev kadını psikozu) da aynı şeyden kaynaklanmaktaydı. Ailesine karşı şöyle bir hava takınmaktaydı : ‘Benim bir hizmetçi olmama neden olmaktan başka bir şey yapmadınız.’
Hayat şu sıralar çok karmaşık.
Öyle istediğim zaman şalterleri indiremiyorum .
Çok gürültülü. Çok ağır. Hayatın daha basit olduğu zamanları hatırlıyorum ya da belki bana daha basit geliyordu.
“Bu sıralar sağlığım gayet iyi, tuhaftır, aklım da yerinde sayılır. Gene de canımı sıkan, anlaşılmaz bir kaygı var, ancak zihnim kaşınıyor, diye tarif edebileceğim bir şey, sanki ruhum suçiçeği çıkaracak. Ne hissettiğimi anlatabilmek için böyle saçma sözlere başvurmaktan başka çarem yok. Fakat size arada bir bahsettiğim o hüzünlü ruh hallerime pek benzemiyor bu, hani hüznümün, her zamanki bildik hüzün olduğu hallere. Şu anki ruh halimin gerçek bir nedeni var. Etrafımdaki her şey uzaklaşıyor benden, çöküyor. Üzücü anlamıyla kullanmıyorum bu iki fiili. Yalnızca görüştüğüm insanların değişimlerden geçeceğini, hatta belki de geçtiğini, hayatlarında kimi dönemlerin kapanacağını söylemeye çalışıyorum ve bütün bunlar çocukluk arkadaşlarının öldüğünü gördükçe kendini ölüme daha yakın hisseden ihtiyarlar gibi çözemediğim, esrarlı bir şekilde, kendi hayatımın da değişmek zorunda olduğunu ya da değişeceğini soktu aklıma. Böyle olursa işlerin kötüye gideceğine inanıyor değilim; hatta tam tersine. Ama bir değişiklik söz konusu ve benim için değişiklik, bir halden bir başkasına geçmek kısmen ölmektir; içimizden bir parçadır ölen ve ölenin, göçenin kederi ister istemez dokunur ruhumuza.”
Şu sıralar hiçbir şey okuyasım gelmiyor bu yüzden bitirmem biraz uzun sürdü. Genelde vampir kurgularını pek sevmem, belki de bu konuda fazla film ve anime izlediğim içindir, fakat bu sefer ilgimi çekti. Çok da yeni bir seri olmadığını göz önüne alınca çizimleri pek gözü rahatsız etmiyor :') Karakter tasarımları oldukça güzel. Ana karakterin çıtır oluşu da okuma isteği uyandırıyor. Devamı için beklentim yüksek. Umarım hayal kırıklığına uğratmaz.