"Sanırım bunu bir iltifat olarak alacağım," dedi dudaklarının bir köşesi hafifçe yukarı kıvrılırken.
Kendini beğenmiş Clark Kent çakması.
"Eh, ama öyle değil." Fareme uzanıp rastgele bir klasör açmak için tıkladım. "Thor ya da Kaptan Amerika? Bak, onlar iltifat olurdu işte. Ama sen bir Chris değilsin. Ayrıca artık kimse Süpermen'i umursamıyor. Bay Kent."
Aaron bir anlığına sözlerimi düşünüyor gibi göründü. "Sen umursuyormuşsun gibi geldi bana."
" Hayat aynaya benzer; sen ona küsersen, o da sana küser; sen ona gülümsersen, o da sana gülümser. İnsan olarak da ağaçlardan ders almalıyız; çünkü ağaçlar, ne üzerinde barınan kuşların ne de gölgesinde yatan insanların ne de verdikleri yemişlerin hesabını tutarlar. Ama biz insanlar, öyle basit hesapların peşindeyiz ki sormayın gitsin. Hayatı güzelleştirecek olan da, çekilmez hale getirecek olan da bizleriz. Ama insanlar her nedense kolay yolu bulup başkalarının suçlama yoluna gidiyorlar ve zaman akıp geçiyor. Zaman bekleyenler için çok yavaş, korkanlar için çok hızlı, yas tutanlar için uzun, sevinenler için çok kısa; ama sevenler için sonsuzdur.
Yalnızlığın reçetesi, hastalığın ilacıdır sevgi. Hüznün düşmanı, mutluluğun dostudur sevgi. İnsanlığın temelidir sevgi, hayatın kaynağı, yaşamanın ispatıdır sevgi. Sevgidir her kapıyı açan. Bizi bazen bir kuş, bir çiçek yapan dost kolayca bulunmaz. İnsan çabuk bilinmez, geçicidir para pul. Dostsa, her şeyden ama her şeyden önemlidir. "
Şeytanın kurduğu Kişisel Gelişim dininin bir şeriati yok! İnsanın kişisel mutlulukları ve arzularının doyurulmasına yönelik bir anlayışta kendimizden başka hiçbir şeyin hukuku kalmaz ki zaten! Menfaatler uğruna başarılan kişisel dönüşümün nasıl canavarlar yarattığını izlerken panik olmamak, eve kapanmamak, korkudan dışarı çıkamamak, insanlıktan ümidi kesmemek mümkün değil!
Ahir zamanda ve ürkütücü kıyamet alâmetlerinin burnumuzun ucunda olduğunu, herhangi bir Kişisel Gelişim kitabı okuduğumuzda anlayabiliriz. Yarı aydın, kasabalı, nefsi kabarıp donundan taşmış bir insanı bu kitaplar avcı yapabilir. Çünkü açlık, her hayvanı usta bir avcı yapar.
Tembel insan, kendi güçlerini kullanarak suyun akışını değiştireceğine inanmaz. Batının yarattığı yeni toplumlarda ise herkesin bir gün Süpermen, Napolyon, Einstein olabilme potansiyeli mevcuttur.
İnanışa göre; kanepesinde yellenerek portakal soyan herhangi bir pijamalı adam ayağa kalkıp Mars’ta fabrika kurabilir! Üstelik bunu piyasada satılan üç kuruşluk Kişisel Gelişim kitaplarından iki tane okuyarak yapacaktır!
"Hiç merak etme Wendy. Salondaki telefon kulübesinde üstümü değiştirir ve onu sırtımda Denver'a uçarak götürürüm. Gençlik günlerimde bana Süpermen Jack Torrance derlerdi, bilmiyor muydun?"