Öylesine çoklar ki, sürüsüne bereket... İncinen duygularına sığınaklar arıyorlar.
Küçük Prens'in geldiği gezegenin "Asteroid B-612" olduğu konusunda yabana atılamayacak kanıtlarım var. Bu gezegeni bir zamanlar ilk kez gören biri olmuş: 1909'da bir Türk gökbilimcisi. Bu konuda hazırladığı raporu Uluslararası Gökbilimciler Kurultayı'na sunmuş. Ama başında fes, ayağında şalvar var diye sözüne kulak asan olmamış. Büyükler böyledir işte. Bereket versin, Asteroid 612'nin onurunu kurtarmak için dediği dedik bir Türk önderi tutmuş, bir yasa koymuş: Herkes bundan böyle Avrupalılar gibi giyinecek, uymayanlar ölüm cezasına çarptırılacak. 1920 yılında aynı gökbilimci bu kez çok şık giysiler içinde Kurultay'a gelmiş. Tabii bütün üyeler görüşüne katılmışlar.
Reklam
İstanbul deyince aklıma Bir basma fabrikası gelir Duvarları uzun masaları uzun sobaları uzun Dal gibi dalyan gibi kızlar çalışır bütün gün ayakta Kanter içinde mahzun Yüzleri uzun elleri uzun günleıi uzun Fabrikada pencereler tavana yakın Al topuklu beyaz kızlar dalga geçmeyin Dışarda ağaçlar dizi dizi Duvarlar duvarlar uzun duvarlar Niçin ağaçlardan ayırdınız bizi Dışarda tarlalar turuncu asfalt mosmor Dışarda dışarda dışarda Mevsim gürül gürül akıp gidiyor On dokuz yaşında Eyüplü Gülsüm Dalmış beyaz köpüklü akışına ipeklilerin Kötü kötü düşünüyor İpeğin akışına doyum olmaz Ama gel gör ki ipekli empirmeden oğlana don olmaz Bir top Amerikan bezi sakız gibi beyaz Bir top Amerikandan neler çıkmaz Perdeler yatak çarşafları çoluğa çocuğa çamaşır Sakız gibi ağarmış bir top Amerikan bezi Gülsümün gözleri kamaşır Üçüncü oğlanı doğururken Gülsüm Bir top amerikana hasret sizlere ömür Gülsümlerin sürüsüne bereket Yerine bir Gülsümcük bulunur elbet Gider Gülsüm gelir Gülsüm Azrail ettiğin bulsun
Şimdi son yıllarda yaptığım en iyi şeyin sürüsüne bereket bira içmek ve bazı kitapları kendimi adayarak, tuhaf bir sadakatle, sanki içlerinde bana ait bir can, kadere dair bir iz varmışçasına yeniden okumak olduğunu düşünüyorum.
Atatürk ve Modernizm
Bereket versin, Asteroid B-612’nin onurunu kurtarmak için dediği dedik bir Türk önderi tutmuş, bir yasa koymuş: Herkes bundan böyle Avrupalılar gibi giyinecek, uymayanlar ölüm cezasına çarptırılacak. 1920 yılında aynı gökbilimci bu kez çok şık giysiler içinde Kurultay’a gelmiş. Tabii bütün üyeler görüşüne katılmışlar.
"Siz kimsiniz, Paul Rayment ve aşka meyilli oluşunuzu özel kılan ne? Hayatının sonbaharında, daha doğrusu sonbaharının sonlarında, ilk kez gerçek aşkı bulduğuna inanan ilk erkek siz misiniz, sanıyorsunuz? Böyle öyküler sürüsüne bereket, Mr. Rayment, sürüsüne bereket. Kendinizi daha iyi savunmanız gerekecek."
Reklam
301 öğeden 281 ile 290 arasındakiler gösteriliyor.