Susma sanatının özü budur: Genişliğe alan bırakmak. Sessizliğin açtığı genişlik, insana kendi sonluluğunun darlığını unutturur; ki insanlar onları ezen, bunaltan o sonluluktan ötürü, "konuştuğum sürece yaşarım" düsturuyla, durmaksızın konuşurlar. Susanın deneyimi ise başkadır: "Sustuğum sürece, benim hayatımı aşan sonsuzluğun parçası olarak hissederim kendimi. " Bunun insana dokunmasına izin vermek, sessizce bir şey okumakla da mümkündür.
İnsanın kendisini pek savunamayacağı, dışsal etkenlerin sebebiyet verdiği hetero nom (yaderk) susmaya mukabil, insanın kendi içinden gelen otonom (özerk) susma vardır. O susuş dışsal bir güce karşı dikiliyor olabilir, bir ötekine karşı iktidar kurmak üzere de devreye sokulabilir; pekala kendisiyle ilgili olan bir şey karşısında belirsizlikte bırakmış olursunuz ötekini. Saldırı veya savunmaya yarayan susma, susuşun duvar olmasıdır; neredeyse bir "susma seti" diker böylece, ister otonom olarak özel alanda, ister heteronom olarak, bir şeyin konuşulma masının gerektiği toplum içinde.
Ah tanrım! Gözyaşlarımı görüyorsun.
Bizlere payımıza düşen acıyı verdin.
Üzerine bir de bizlere işkence eden ve tesellimizi avucumuzdan alan, sana olan güvenimizi sarsan, merhametinden ve rahmetinden şüphe etmemize
neden olan insanlar göndermesen olmaz mıydı?
Her daim ihtiyacımız olan şifayı ya da gücü çevremizde ki her şey aracılığıyla bizlere veren sen değil misin?
Varlığının yüceliğini bir türlü anlayamadığım tanrım,
ruhum seninle doluyken neden bana yüz çevirdin?
Beni yanına çağır!
Daha fazla susma!
Susuzlukla kavrulan ruhumun daha fazla gücü kalmadı.
Hangi adam, hangi baba oğlunun kendisine aniden geri dönüp sarılarak, "Babacığım ben geri döndüm!
Yolculuğumu yarıda kestiğim ve erken döndüğüm
için bana kızma! Dünya her yerde aynı; bir emek ve acı,
zevk ve ödül sahnesi ama tüm bunların ne yararı var?
Ben sadece senin yanında mutluyum.
Acımı da sevincimi de senin yanında yaşamam isterim." diyen evladına sırt çevirebilir?
Sen yüce tanrım,
Senin yanında olmak isteyen kulunu kovar mısın?
Susma sanatının özü budur: Genişliğe alan bırakmak. Sessizliğin açtığı genişlik, insana kendi sonluluğunun darlığını unutturur; ki insanlar onları ezen, bunaltan o sonluluktan ötürü, "konuştuğum sürece yaşarım" düsturuyla, durmaksızın konuşurlar. Susanın deneyimi ise başkadır: "Sustuğum sürece, benim hayatımı aşan sonsuzluğun parçası olarak hissederim kendimi." Bunun insana dokunmasına izin vermek, sessizce bir şey okumakla da mümkündür.
Şubat ayını 6 kitapla tamamlamış bulunuyorum. #Tavsiyeniteliğinde okuduğum kitapları bırakmak istiyorum. Herkese keyifli okumalar dilerim😊 (En alta geçen 25 ayın kitaplarını da bırakacağım. Yorum, fikir ve düşüncesini merak ettiğiniz kitapları sorabilirsiniz.)
ŞUBAT AYI
1-Alınyazısı Saati(Sezai Karakoç)
2-Tasavvuf Bahçeleri(Necip Fazıl
Susma sanatının özü budur: Genişliğe alan bırakmak. Sessizliğin açtığı genişlik, insana kendi sonluluğunun darlığını unutturur; ki insanlar onları ezen, bunaltan o sonluluktan ötürü, "konuştuğum sürece yaşarım" düsturuyla, durmaksızın konuşurlar. Susanın deneyimi ise başkadır: "Sustuğum sürece, benim hayatımı aşan sonsuzluğun parçası olarak hissederim kendimi." Bunun insana dokunmasına izin vermek, sessizce bir şey okumakla da mümkündür.