Dünyada yalnızım... İnsanlar bana değmeden geçiyor yanımdan. Etrafımda havadan başka şey yok. Kendimi o kadar tecrit edilmiş hissediyorum ki, üzerimdeki giysiyle aramdaki boşluğu bile algılıyorum...
Ölüm’ün buğulu nefesini gördük. Kapıp götüren ormanlara, yürüyen ağaçlara, dans eden köklere, körelten sislere meydan okuduk. Madalyalarla dolu bir valiz taşıyan psişik kadın kahramanlarız. Ve bizi şimdi kim suçlayabilir?
Dinlenmek istiyoruz.
Dinlenmeye hakkımız var,
Çünkü çok şeyler gördük geçirdik.
Ve böylece uzanıyoruz. Sevimli akarsunun hemen yanına.
Kutsal işlem unutulmaz, yalnız... yalnız...
Pekala, bir mola vermek istemiştik, bilirsiniz, sadece bir müddet, sadece bir an için
gözlerimizi yummak...
Yaratıcı hayatınız için, yalnızlığınız için, olma ve yapma zamanınız için, asıl hayatınız için en önemli şey devam etmek, direnmektir; devam etmek, çünkü vahşi doğanın vaadi şudur: Kıştan sonra, her zaman ilkbahar gelir. (...)
“Tüm insanlar Cennet'i erkenden, henüz dünyadayken bulmak ister. Sorun şudur ki, ego kendini mükemmel hissetmek ister, ama bu şiddetli cennet arzusu safdillikle birleştiğinde, bizi doyuramamanın ötesinde, yok edicinin yiyeceği haline de getirir.”