Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yaşadığımız her ânın hafızamızda o ilk saniyelerdeki gibi canlı kaldığını düşünsenize. Ne fena, unutmak ne büyük nimet! Samet Doğan'ın aynı kitabında geçer: "Böyle zamanlarda her şeyi unutup gülmeye başlamak tuhaf, fakat olması gereken bu: Çiçek solar, güneş batar, yağmur ıslatır, süt ekşir, insan unutur." Unutalım sevgili okur.
112 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Babasından ve kocasından, hayatında ona destek olması gereken iki erkekten de şiddet gören bir kadın Leyla. Annesinden de destek görmüyor üstelik... Kocaman dünyada yapayalnız kalmış bir kadın... Hepimize çok tanıdık. Dediği gibi, tanıyoruz onu.
 Antabus
 AntabusSeray Şahiner · Everest Yayınları · 20193,567 okunma
Reklam
Bu bana bir yerden tanıdık geliyor
Sıklıkla kariyerlerinde başarılı adımlar atan ama hiç de böyle hissetmeyen insanlarla karşılaşıyorum. Bu insanlar sanki aynalarla donatılmış bir koridora hapsedilmis gibi kendilerine dair çarpıtılmış bakış açılarına sahiplerdir. Nasıl başa çıkacaklarını bilemedikleri şüpheleri peşlerini bırakmaz. Birini gücendirmekten ya da varlığından bihaber oldukları bir kuralı çiğnemekten korkarlar. Bana öyle geliyor ki bu, özellikle kompulsif yardımcılar için geçerli olan bir durum. Başkalarının duygularına karşı son derece duyarlı oldukları ve sözlerini büyük bir titizlike seçtikleri göz önüne alındığında bu oldukça ironik, zira bu insanlar birini rahatsız etme olasılığı en düşük kişilerdir.
Bir yerden tanıdık geliyor ama?!
… Hakkıyla filozof denmeye layık olanlar bedenin tüm arzularından uzak dururlar, onlara karşı koyup teslim olmazlar. Ne maddiyata düşkün çoğu insan gibi servetlerini yitirip yoksul düşmekten, ne de mevki ve şöhret tutkunları gibi itibar ve mevkilerini yitirmekten korkarlar. Onlar bu tür arzulardan uzak dururlar.
Sayfa 125 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okuyor
Sevilmek nasıl bir şey oldukça merak ediyorum. Bu gece anlatır mısın bana ? O masal kitaplarının sayfalarında dans eden, her şeyi çözebileceği kehanet olarak addedilen, gecenin karanlığında yüksek ay’a inançlı dualar ettiren şeyi, sevgiyi. Uçmak mıdır, yoksa düşmek mi ? Göğsüne sıkıca bastırmaktan kalbini ezmek mi ? Unutmak istediğin her an geri dönmek mi ? Çamurlu nehiri, gümüş grisi parlaklığında görmek mi ? Anlamlandıramadım pek, sence sevgi şüpheye düşmek mi ? Yoksa her şeyi kaybettiğini bilmene rağmen geriye dönmek mi ? Sen şimdi anlatınca tanıdık geldi. Acaba zamanında birileri sevmiş olabilir mi beni ? Ah, şu kalbimin odacıkları öyle sıkıcasına kapalı ki unuttum duyguları tek tek isimlendirmeyi. Ama bu sızı bana ait, sanki tozlu bir hatıra gibi. Sence göğüs kafesimdeki kırık kemiklerden oluşan boşluğun sebebi sevgi olabilir mi ? Yoksa asla dolmayacak boşluklar yaratan bizzat sevgisizliğin kendisi mi ? -ʚїɞ
“ Yere serilen yalnız yirmi,yirmi beş yıllık bir ömürle bir ömrün elde ettikleri olsaydı dert bu yakar yakıcı olmazdı.İstanbullu Hoca’nın hakkı olan gelecek yirmi yıllara yürek nasıl kor gibi yanmazdı ? O gelecek yılları,üstelik yalnız Hoca,yalnız karısı,yalnız çocuğu kaybetmiyordu ki… O yılların üzerinde tanıdık,tanımadık daha binlerce ve binlerce insanın hakkı vardı.Hoca belki de gün gelecek gönül aydınlatan,kafa sağlığını getiren,insan kurtaran cümleler bulacaktı,bu çerçevede belki de çok çok çok daha geniş olacaktı.Ve kurşun,yirmi,yirmi beş yıllık ömürle birlikte bunları da yok edecek,ebediyen yok edecekti. “
Reklam
...Arren uzun süre bunları seyretti. Yıldızların ana hatları ona, sanki onları daha önceden de görmüş gibi, sanki tüm ömrü boyunca görmüş gibi tanıdık geliyordu.
Sayfa 343 - Metis Yayınları, Yedinci Basım: Temmuz 2023Kitabı okuyor
Tanıdık bir tespit
Anne ve babamızın istediği gibi davrandığımızda bize “iyi kızsın” ,” iyi oğlansın “denildi. Onların istediğini yapmadığımızda “kötü kız”, “kötü çocuk” olduk.
Birden değil,sanki çok eski,çok derin,hep var olan bir şeyi anımsar gibi ağır ağır aşık olur,usulca,sindire sindire.Tanıdık, bildik,hep gözünün önünde olanın kâdim güzelliğini yeniden keşfeder gibi.
O kadar tanıdık geldi O kadar tanıdık geldi ki...
"Henüz kültür, medeniyet alanında ilerleyememiş milletler de İngilizlerin komik zararlı davranışlarını örnek alarak, İngiliz toplumunun kötü birer kopyası haline geldiler. Zenginler, ekonomik durumu iyi olanlar, İngilizler gibi at yarışlarına yüksek miktarda paralar yatırmaya, viski-soda içmeye, İngiliz modasına uygun giyinmeye, saçlarını onlarınki gibi şekillendirmeye başladılar. Gençlerse kendini İngiliz sporlarına, daha da kötüsü futbola kaptırmıştı. Eğitimlerini henüz tamamlamamış olan Avrupalı gençler arasında futbol âdeta bir din haline gelmişti. Diğer ülkelerin gençliği de bu durumdan etkilenerek futbolu ibadet gibi görmeye başladılar. Bundan daha da fazla zevk alanlar futbolu bir bilim, sanat dalı olarak görmeye başlamışlardı. Sokaklardaki halkı heyecanlandırarak geçimini sağlayan boş kafalı, cahil bazı gazeteciler, gençliğin bu yeni tutkusunu kışkırtıp sömürmeye başlamışlardı. Futbol için ayrıca köşe yazıları yazılmış; sığır bacağı gibi güçlü bacakların yeteneklerinden uzun uzadıya bahsetmek de artık gazetecilikten sayılır olmuştu."
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.