Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
TOZLU SAHİFELERDEN ÇIKIP YÜREKLERE YERLEŞEN KAHRAMAN: KÜR ŞAD (BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ) Olay Örgüsü İncelemeye geçmeden önce romanın genişçe bir özetini vermek faydalı olacaktır. Olay 621 yılında, bir yaz gecesi başlar. Yüzbaşı Işbara Alp'ın buyruğundaki Gök Türk erleri bozkırda uyumaya çalışmaktadırlar. Ertesi gün Çin'e akın
EY TÜRK GENÇLİĞİ;
NE DEMİŞTİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK; 'BENİM ÜMİDİM GENÇLİKTEDİR.' Bir insanın daima dürüst kalabilmesi için çocuk kalmayı başarmış olması gerekir. Genç kalmayı içinde çocukluğunu büyütmeyen her insan başarır. Emperyalizmin yaralı çocuğu olmasaydım emperyalizmin sonunu getirecek fikri, çabayı, devrimi, gücü ortaya koyan biri olamazdım.
Reklam
Tüm dinlerin iki temeli cehalet ve korkudur, diyeceksiniz onlara. İnsanın Tanrı karşısındaki kararsızlığı tam da onu dine bağlayan güdüdür. İnsan karanlık içindeyken hem fiziksel olarak hem de moral olarak korkar; korku onda alışkanlık halini alır ve ihtiyaca dönüşür: Ümit edeceği ya da endişe duyacağı bir şey kalmadığında kendinde bir şeylerin eksik olduğuna inanır. Şimdi, ahlâkın yararına yeniden bir bakalım: Bu önemli konuda onlara ders anlatmaktan çok, örnekler verin; kitaptan çok kanıt sunun, o zaman onları iyi birer yurttaş haline getirirsiniz; iyi birer savaşçı, iyi birer baba, iyi birer eş yaparsınız; ülkelerinin özgürlüğüne öyle bağlı insanlar olurlar ki. Akıllarına hiçbir kölelik fikri gelmez, hiçbir dini korku onların dehasını bulandıramaz. Bu koşullarda, herkesin ruhunda gerçek yurtseverlik ortaya çıkacaktır; tüm gücüyle ve tüm saflığıyla bu ruhlarda hüküm sürecektir, çünkü tek hâkim duygu halini alır ve hiçbir yabancı fikir onun enerjisini azaltamaz; bu durumda, ikinci kuşak güvenilir olacaktır ve sizin eseriniz, onun tarafından sağlamlaştırılarak, evrenin yasası halini alacaktır. Ama kaygı ya da ödleklik yüzünden bu öğütlere uyulmazsa yok edildiği sanılan yapının temellerinin varlığını sürdürmesine izin verilirse, neler olur? Yapı bu temeller üzerinde yeniden inşa edilir ve aynı dev heykeller oraya yerleştirilir, şu korkunç farkla ki, bu heykeller bu kez oraya öyle bir güçle yerleştirilir ki ne sizin kuşağınız ne de sonrakiler onları devirmeyi başarabilir.
"Yunan mitolojisinde mutluluğu nerede aramak gerektiğini özetleyen çok güzel bir hikaye vardır. Mitoloji ile alakalı olanlar bilir. Zeus da dahil olmak üzere, 12 baş tanrının evi ve birçok efsanenin merkezi olan Olympos Dağı'nda geçen bir hikaye bu. Hikaye bu ya, tanrılar Olympos Dağı'nda toplanmış, mutluluğun sırrını saklama kararı almışlar. İnsanlar bulduğu zaman onu, kıymetini bilsin istemişler. Tanrılardan biri onu yüksek bir dağın tepesine saklayalım demiş. Diğeri yerin yedi kat dibine gömelim ki erişemesinler diye önermiş. Bir diğeri okyanusun en derinini önermiş. Nihayet bir tanrı en ilginç fikri sunmuş: Mutluluğun sırrını insanların yüreklerine gömelim. Nasıl olsa oraya bakmayı akıl etmezler!"
Zira bu dünyada olan insan, dünyaya içkin bir 'ilk neden' veya yaratıcıyı ikame etme teşebbüsünde, yine duyu ve düşünce dünyası arasındaki bağlantıyı kendi aklı ve bu aklın en yetkin hali olan, Tann aklı sayesinde kurmayı hedeflemiştir. İnsanın bizzat kendi aklı- nın, tabiattaki aklın bir parçası olduğunu düşünmesi ve bu yolla tabiatı anlayabileceği fikri zımnen Tanrı'yı bilmenin de yollarını ima etmiştir.
Sayfa 175Kitabı okudu
Reklam
Varlık düşüncesini merkeze aldığımızda Ortaçağ'a odaklanmamız zorunlu gibi gözükse de, gerçekte onun geri planında ise Grek düşüncesi vardır. Platon ve Aristoteles'in 'İyi Fikri' ve 'Hareket etmeyen hareket ettirici düşüncesi ise, Varlık anlayışının eşgalini oluşturmaktaydı. Modern düşünce, bir yandan 'ilk neden', öte yandan da 'Varlık' fikrini bir araya getirirken, bu birleştirme işinde. Ortaçağ'ın iman ilkesini merkeze almasının aksine, aklı öne çıkardı. Dolayısıyla da, Varlık'ın 'ilk neden' oluşunu değil, 'ilk neden'in Varlık oluşunu izah etmeye çalıştı. Bir başka deyişle, 'düşündüğü için varolduğu' sonucuna ulaştı. Aynı şekilde Tanrı'nın Varlık oluşunu da, düşünen düşünce olmasına bağladı. Bu, aklın bütünüyle dinden ve teolojiden özgürleşmesi anlamına geliyordu.
Sayfa 172Kitabı okudu
İsrail'in politik stratejisi 1948'den beri tamamen Mesih inancına dayalı bir büyük İsrail fikri ile zehirlenmiş olarak en radikal siyonizmin yayılmacı düşlerini gerçekleştiriyorlar. Bu felaketli ve saçma dünyada Tanrı tarafından seçilmiş bir halk olduğuna dair kökleşmiş kesinlikle kirlenmişler.dolayısıyla yine geçmişini dehşetleri ve bugünün korkuları adına takıntılı psikolojik ve patolojik bir şekilde tekelci bir ırkçılıktan doğan bütün eylemlerinin otomatik olarak doğrulanmış ve yetkilendirilmiş olduğuna inanıyorlar. başkalarına vermiş olabilecekleri ya da verecekleri herhangi bir acının holakosta çektiklerinden her zaman daha az olacak fikri ile eğitilmiş ve talim görmüş olan Yahudilerin kanaması durmasın diye onu tedavi edilmez kılmak ve böylece dünyaya bir bayrakmış gibi göstermek için kendi yaralarını sonra gelmez bir şekilde değişiyorlar. İsrail holakost dehşetinden dolayı kendimizi suçlu hissetmemizi istiyor.hepimizin doğrudan ya da dolaylı olarak İsrail en temel eleştirel adaletten feragat ettirmemizi ve onun arzusunun uysal bir yankısına dönüşmemizi istiyorlar.İsrail'in istediği fiili ve hukuki mutlak cezadan muafiyet.
Sayfa 130Kitabı okudu
Descartes'la bariz bir şekilde öne çıkan ebedî hakikatler fikri, yaratmanın, yoktan (ex nihilo) değil, varolan bir şeyden gerçekleştiğini söyler. Tanrı'nın zihninde zaten varolan özsel varlığa, idealara Tann'nın varoşsal olarak varlık vermesiyle ya da aktüel kılmasıyla, yaratmanın gerçekleştiğini öne süren bu düşünürler, doğal olarak, yoktan yaratma fikrini yadsımış olurlar. Bu, bir bakıma, yaratmanın da son- suzluğu (ab aeterno) anlamına gelir. Böylece Descartes'ın Tanrı'nın zihnindeki ebedî hakikatleri yine onun iradesiyle var kıldığını söylemesi, bu iradenin doğanın yasası olarak hüküm sürdüğü anlamına da gelir. Çünkü doğa, Tanrı'nın zihnindeki fikirlerin gerçeklik kazanmasından başka bir şey değildir. Böylece bu yasalar, sadece mantık ve matematiğin değil, aynı zamanda doğanın işleyişinin ve hareketin yasasıdır. Sonuçta bunlar, mekanist fiziğin temelidir. Fizik yasası da, tıpkı Tanrı'nın iradesinin değişmezliği gibi, zorunlu ve değişmezdir.
Sayfa 125Kitabı okudu
Şeytan Tanrı'da Benim Diyordu? Hala Diyor! İnsan olmayanı ya da olmak istemeyeni zorla insan yapacak durumda değiliz. Herkes kendi yolundan gitmeye serbesttir. Türk'ün içinde yaşayıp düzenini bozmaya kalkmayı, onu kendine kul köle etmeye kalkmayı kabul etmiyoruz. Ne zaman kabul etti ki Türkler? Bizi yaratan Tanrı kendini tanrı
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.